Korkma, ölmez aşktan insan
Herkese merhaba, nasılsınız? Bugün derdim yok, normalde yazının bu kısmını kişisel meselelerime ayırıyordum ama keyfim yerinde. İnşallah sizin de öyledir. Değilse de beni okumak için yorulan gözlerinizi, sayfayı kaydıran ellerinizi, bana hak veren ya da benle zıtlaşan düşüncelerinizi seviyorum, gerçekten. 

Kötü sürprizlerle dolu bir Mehmet vakası..

Artık Eylül'ün Mehmet'e olan bu vefasının nedenini öğrenmeliyiz. Sadece Eylül'ün eğitimi için gereken parayı Mehmet'in vermesi beni ikna etmiyor. Başında o kadar beklemesi, ona müdahale yapılırken bakamaması vs. derken Eylül'ü ilk kez bu kadar çaresiz gördük ve sebebi Mehmet. İyi ama neden? Terk etmiş gitmiş, 10 yıl gelmemiş ne kadar yakın olursan ol bir yerde soğursun ki.. Tamam, Mehmet Eylül için dayak yemiş, para çalmış.. Eylül'e bağlılığından zerre şüphem yok ama kızın bundan haberi yok..  Ali Asaf'ı da bu konuda gelgitli buldum. Ne ara Mehmet'in Eylül ile arasında bir tehlike oluşturmadığına emin oldun? Kız orada "Onun elini bırakmayacağım." diyor. Açıkçası ben hafif bir burulma, hüzünlenme beklerdim."Aaaaman sen de Sena, Eylül'ün üzerine gitse laf ediyorsun. Cool olsa laf ediyorsun." derseniz de haklısınız bana yaranılmaz :)

Allah'tan Bahar Hoca buradaydı. 

Bu özel bir replik, bunu yazmasam olmazdı. Bu, Bahar'ın ilk kez hayat kurtardığını gördüğümüz ilk sahneydi ve çok mutlu oldum. Demek Bahar da kahraman olabiliyormuş, ameliyathane dışı yerlerde ameliyat yapabiliyormuş, entübe edebiliyormuş - ben de öğreneceğim yakında çünkü o kadar çok entübe ve aspire ediliyor ki dizide..- Bahar iyi bir insan olacak da dedesi var işte... Sen en güzel duyguların katilisin Süleyman. Lütfen bir kalp krizi falan geçir 13 sezon komada kal yaşamaz desinler. Asmalı Konak-Bahar gibi mucizevi bir şekilde hayata dön ve seni güzel hatırlayalım. 

Sen benim doktorluğumu sorgulayacak kıdemde değilsin!

Hayatımda hiç bu kadar doğru bir cümle duymadım. Eylül bir dur, yavaş. Sen neden bu hastaneye geldin? Babaannenin intikamını almak için. Bravooo, çek dikkatleri üzerine. Saldır Sinan'a, gözleri sürekli senin üstünde olsun.. Vallahi IQ 146 ama arada beyin çalkalanıyor galiba. Eylül'ün yapması gereken tek şey Sinan'a gerekirse yalakalık yapıp, onun gözüne girip kaleyi içten yıkmak olmalıydı. Daha etkili bir zafer olurdu. Şimdi Ziyanur Bey de kovdurmakla vicdan yapmak arasında. Eylül kovulsun, yüklü tazminat alsın. Ali Asaf ve Oğuz da "Eylül yoksa yokum." desin. Asistanlar "Oğuz ve Ali Asaf Hoca yoksa yokuz." desinler. Dizi dışarıda çekilsin, zaten her müdahale her yerde olabiliyor. Nasıl, sokak müzisyenleri, sivil polisler varsa bu ekip de sokak doktorları olarak hayatlarına devam etsinler, dizi efsane boyut atlamaz mı? :) İşin içine takım elbiseli, başrol ebeveynleri; ihaleler, para hırsları falan girince dizinin ortasına EXPECTO PATRONUM diye bağırmak istiyorum. Mesela bu sahnelerden sonra bir anda EsAlp'im çıktı ve hayata tekrar gülen gözlerle bakmaya başladım. 

Yalnız Eylül Erdem, benim bu zamana geçemediğim test yok, bunu da geçeceğim merak etme.

Gerçekten artık Ali Asaf'ıma kıyamıyorum. Benim kelebeğim nasıl da sevdiği kadının onu öpeceğini düşündü ve sonra hayal kırıklığına uğradı gördünüz mü? "Yakam bozulmuş." derken o mahcubiyeti bu bölümde en sevdiğim yer oldu. Hatta bu yazıyı açtıkça izlerim diye buraya bırakıyorum: 
Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER