Güzel bir bölüm olan 59. bölümde hoşuma gitmeyen, ufak
gibi görünen ama bence işlenmiş olmaları gerekli olan bazı eksiklikler de vardı
yalnız. Öncelikle Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesine giden sürecin
tetikleyicileri olan, bölümün başında Turhan Sultan’ın anlattığı şeyleri görsel
olarak da az da olsa görebilmek isterdim.
Örneğin ahalinin fakirliğine ve padişahtan
yana olan şikayetlerine sadece lafla değil, birebir görüntülerle de
değinilmeliymiş bence. Devlet yönetimindeki sıkıntının vatandaşlar üzerinde
yarattığı etki hissettirilmeliymiş. Büyük İstanbul Yangını’ndan sonra 4. Murad’a
avazı çıktığı kadar nefret kusan kadını hatırlıyorum da, ahalinin bu bölümdeki
sıkıntılarının altı çok boş kalmış maalesef.
Ya da bölümün başında Marmara Boğazı’na kadar gelip
dayanmış olan Venedik Donanması’nı, devlet erkanının bu durum karşısında biçare
kalmışlığını görmeyi isterdim. Düşünün, 4 yıl önce gözde cariyeniz ve oğlunuz
Malta’lı korsanlar tarafından kaçırılmış, adamların üstüne sefere çıkma,
kalyonlar inşa ettirme emirleri vermişsiniz ancak aradan dört koca yıl geçmiş
ve Girit’i fethedemediğiniz gibi, tam tersine adamlar kapınıza dayanmış, bir de
oğlunuz ile validesi Hıristiyanlığa dönmüş, nispet olması için Haç simgesinin
önünde Hıristiyan azizleri gibi portreleri yapılıp huzurunuza gönderilmiş.
Bütün bunları yapmış olan tarafla ilgili az da olsa bir şeyler görmeyi
isterdim. İsimleri vardı, cisimleri yoktu. Aslında bu hikayenin hepsini birebir izleyebilmeyi isterdim ama kahrolsun işte reytingler.
Ancak hepsinden de önemlisi Yeniçeriler’in uzun bir
aradan sonra gözlerinin dönüp Sultan İbrahim’i tahttan indirerek yerine 4.
Mehmed’i çıkarmak için isyan etmelerinin fitilini ateşleyen olayı görebilmeyi
isterdim asıl. Vezîr-i Âzam Ahmed Paşa’nın konağında Atike Sultan ve padişahın
emriyle düzenlenen ve ocak ağalarının hepsinin katledilmesinin planlandığı
akşam yemeğini yani. Bölümdeki tantananın kopma sürecini hızlandıran, kanı Yeniçeriler’in
beynine sıçratan en kritik olay nasıl olur da gösterilmez aklım almadı. Koskoca
isyanı patlatan olayı izleyemedik, isyanın altı bomboş kaldı. İnanamadım.
Halbuki bölümün başında Filurya Köşkü’nün bahçelerinde
Kösem Sultan ve şürekasının uzun uzun yürüyüşleri olsun, düğününden önce
Hümaşah Sultan’ın uzun uzun takıp takıştırması olsun, haremdeki eğlenceye
geldiğinde cariyelerin arasından uzun uzun yürüyüp geçmesi ve Turhan Sultan’la
birbirlerine uzun uzun bakıp nispet yapmaları olsun, slow motion kurgularla o
kadar boş yere vakit kaybedilmişti ki, bunlardan kesilecek vakitle Ahmed Paşa’nın
konağındaki olaylı akşam yemeği kısa da olmayacak şekilde rahat rahat çekilip
gösterilirmiş. Bu haliyle Yeniçeri İsyanı çok cılız kaldı bence.
1. sezonun aynı numaralı bölümüyle içerik ve At Meydanı’nda
isyanın tertiplenmesi açısından birebir paralellik gösteren bu bölümde, o
bölümün bir tekrarına düşmemek için isyancıların halkla birlikte At Meydanı’nda
örgütlenmesini göstermek istememiş olabilirler ama Ahmed Paşa’nın konağındaki
akşam yemeği ve sonrasında halk tarafından linç edilmesinin gösterilmemesi
büyük talihsizlik olmuş. Hem Yeniçeriler’in öfkesinin kaynağı, hem de sefalet
çeken ahalinin isyana desteği güzelce yansıtılırmış halbuki.
Bir de saray baskını sahnesinde gözümü tırmalayan teknik bir
detay vardı. Ya farklı günlerde çekilip tamamlanmış ya da çekildiği gün hava
şartları sürekli değişmiş, bilemiyorum ama sahne boyunca durmadan devamlılık
sorunu olmuştu. Sağanak yağmur altında başlayan saraya yürüyüş, güneşli havada
son buldu. Hava bir açtı bir kapadı. Durumu telafi edebilmek için özellikle
çatışma anlarında bilgisayar yardımıyla yapay yağmur görüntüsü eklenmişti ama
bu sefer de oyuncuların üstleri başları ve bir sahne önce sırılsıklam olan
yerler kuru kalmıştı. Keşke yağmur bilgisayar marifetiyle değil de gerçekten
yapay bir şekilde yağdırılabilseymiş. Şakır şakır yağan yağmur altında tek
damla ıslanmayan oyuncular pek olmamıştı.
Bir paragraf da Hümaşah Sultan, nam-ı diğer Telli
Haseki için açayım. Lâkabı düğününde taktığı duvağının tellerinden ve
parlaklığından gelen bir haseki. Hal böyle olunca Hümaşah Sultan’ın telli
duvaklı gelin olduğu sahnede bu lâkaba yaraşan göz kamaştırıcılıkta bir şey
görmeyi bekledim ama çıka çıka yılbaşı ağaçlarının süslerine benzeyen bir
şeyler çıktı karşımıza. Müge Boz’un başındaki teller parlak olmasına parlaktı
ama şık ve zarif bir duvaktan daha çok kadını saçı başı yolunmuş gibi gösteren
bir peruğa benziyordu. Şık olması için tasarlanan bu tarz bende biraz ters
tepti. Normalde Telli Haseki’nin düğününde görmeyi hayal ettiğimiz telli duvak vaktinden
çok önce, 4. Murad’la dünya evine giren Prenses Farya’ya nasip olduğu için
Hümaşah Sultan da hayali Farya’nın lânetine uğrayanlar arasına eklendi sanırım ^^