Son sahnedeki Çetin
Tekindor’un performansına mı övgü yağdırsam, yoksa sahnenin güzelliğine mi
bilemedim. Celâl’in içerde delirdiğini de gördük ya, şükürler olsun! Bir yanda
Melek, bir yanda Yusuf müdürün olmasını, konuşmalarını, Celâl’in intiharına
zemin hazırlamalarını da aşırı sevdim. Mustafa Uğurlu ve Bensu Soral’ı ölüm
sahnelerinden sonra böyle izlemekten de, çok keyif aldım. Yine iyi ki dediğim
anlardan biriydi işte.
İlk bölümden beri,
didişirlerken bile karşılıklı sahnelerine bayılıyordum bizimkilerin malum. Ama
kardeş olduğunu öğrendiklerinden sonraki anlarda ekstra keyif aldım. Bölümün en
eğlenceli sahnelerinden biri de, Umut ve Sarp’ın evlilik provası yapmalarıydı.
Şahane bir ağabey-kardeş oldular. Umut’un eğlenceli yanlarına da şahit olduk.
Ve ben komediye yatkınlığıyla, Aras Bulut İynemli’yi, bir romantik komedide
izlemeyi aşırı istiyorum. Amin! ^.^
Sarp’ın
üniformasıyla plaket aldığı sahnede annemle aynı anda alkış yaparken bulduk
kendimizi. Bu sahne için ne bekledik be! Ah Sarpikom’la beraber keşke Umut’un
da polisliğe geri dönme şansı olsaydı. Çok isterdim. Neticede Umut, onu
büyüten, öyle yetiştiren adam için ne yaptı yaptıysa. Çoğu şeye de mecbur
kaldı. Ama, o kadar korkuyordum ki, mutsuz son olup, hatıralarımda kötü
kalmasından, Umut’un cezaevinde olmasını bile normal karşılamak zorunda kaldım.
Ben olsam, Umut’u cezaevinde gösterir, daha sonra aradan oldukça zaman geçirir,
içerde değil de, dışarda mutlu aile tablosunu göstermelerini tercih ederdim.
Ama buldun da bunuyorsun sen de Gizemciğim!
Cehennemde Celâl babamla buluşacağım. :)
Psikopat Davut’un
kendini öldüreceğini sahnenin enerjisiyle beraber tahmin etmiştim. Melek’ime
kavuşacağım deyip sıktı kafasına. Ama bir an Alyanak mı sıkar diye de
düşünmedim değil. Hasan Alyanak, en sevdiğim kötü adamlardan oldu ilk bölümden,
son bölüme kadar. Kötü adamların en sevimlisiydi o. Berke’siyle, Selami’siyle,
Barbaros’uyla… Haddini bilen çakal felsefesiyle, titreyen maymun modunu,
kendine has ses tonunu, gerektiğinde Sarp’tan yardımını esirgememesini, asla
unutmayacağım. İyi ki Yıldıray Şahinler, iyi ki Alyanak.
Coşkun! Umut’un
deyişiyle, “Şeytanım Coşkun!” Vallahi onun sayesinde bizimkiler kardeş
olduklarını öğrendiler ve yine onun sayesinde mutlu aile tablosuna kavuştular.
Düşünsenize Davut, Coşkun’u öldürmüş olsaydı ve sonra da kendi kafasına sıksaydı,
Sarp Umut’u asla bulamayacaktı. Coşkun Reis’e minnettarız. İyi ki Nebil Sayın,
iyi ki Coşkun!
Bazen senaryo
tercihlerini sevmediğim zamanlar oldu. Mesela Melek ve Yusuf müdürün ölmesi
gibi. Benim mutlu sonumda onlar da vardı çünkü. Ama her şeye rağmen, “İyi ki İçerde’ydim” 39 hafta boyunca. Her
anlamda bize kaliteli ve güzel bir iş izlettiler. Hem sosyal sorumluluk
projesiyle şahane şeyler yaptılar, hem de muhteşem bir galayla izleyicileriyle
bir araya gelip, güzel bir finale imza attılar. (Gitmediğim için aşırı pişman
olduğumu şuraya da yazayım.)
Kebapçı Celâl'in hazin sonu.
Sosyal medya bu
akşam İçerde’yle sallandı resmen. TT
listesinde, #SonKezİçerdeyiz, #İçerdeFinal, Kebapçı Celâl, Sarp Yılmaz, Aras
Bulut İynemli, Çağatay Ulusoy, Bensu Soral vardı. E daha ne olsun? ^.^ Sonuç
itibariyle, iyi ki İçerde, iyi ki Aras Bulut İynemli, iyi ki Çağatay Ulusoy, iyi ki Çetin Tekindor iyi ki şahane
müzikleriyle Toygar Işıklı, iyi ki Uluç Bayraktar, iyi ki bu ekip! Beni
hikayesine inandıran, her hafta şahane performans sergileyen oyunculara, yazdıklarıyla
bizi her bölüm ekrana kilitleyen ve en
sonunda istediğimiz gibi mutlu son yazan senaryo ekibine, bölümlerin bipsiz
versiyonlarını her hafta internete yükleyip, sansürsüz bölümlerin de keyfine
varmamızı sağlayan yapıma, kocaman teşekkür ederim. İyi ki siz! Sizi her zaman güzel
hatırlayacağım.
Tak tak taka tak!
Devam et! ^.^