Tahmin ettiğim üzere, Deniz’i kurtarma çabalarıyla geçen ve
yine tahmin ettiğim üzere Deniz’in kurtuluşunu finale sarkıtan bir bölüm
izledik bu hafta. Bu nedenle, Emir’in sayesinde psikopatlığa doyduğumuz,
felaketin ve ölümün kol gezdiği, sonunda Nihan’ın acı bir tercihe zorlanıp
Kemal’e kurşun sıktığı bu bölüm bittiğinde, midemin üstünde sanki bir fil
oturuyordu. Sona bir kala, siz de duydunuz mu Emir’in üflediği surun sesini? Adeta
kıyameti başlattı. Kemal ve Nihan, hiçbir zaman köşeye bu kadar
sıkışmamışlardı. İnsanın evladının canıyla, sağlığıyla gerçekten sınanması çok
can yakıcı bir durum ve evlat denince akan sular duruyor.
Kara Sevda
dizisinin türü dram ve ben normal şartlarda dram izlemekten pek hazzetmem. Hele
ki günümüzde yayınlanan ucuz etten yapılan yahni tadındaki dramların bayağı
klişelerini, abartılı ve ağdalı felaketler zincirini izlemeye kesinlikle
dayanamıyorum. Ama Kara Sevda’yı
türdeşlerinden ayıran bir kalitesi var bana göre. Yoksa, aşk ve iki zeki
karakterin çatışması üzerine kurulu bir hikaye yerine, ana karakterlerin acınası
bir halde her hafta sadece felaketler silsilesine maruz kaldığı bir hikayeyle
muhatap olsaydık, ben bu yolculukta 73.bölümü görmeden müsait bir yerde
inerdim. Bir aksiyonlar, birtakım sıkıntılar, belalar hep oldu ama neyse ki bu
bölümdeki kadar felaketin yoğunlaştığı, kopkoyu bir sisin adeta katılaşarak
insanın yüreğinin üstüne çöreklendiği bölümlerin sayısı bir elin parmaklarını
geçmiyor.
Nefes kesen mücadele...
Bu bölüm, en küçük bir umut ışığının dahi olmamasıyla,
herkesin perişan halde ve sürekli ağlamaklı oluşuyla, patlayan silahlarla bana
sezon finalini hatırlattı. Onda da ölümler, felaketler peş peşe gelmişti,
bilhassa da Nihan’ın ağlamaktan içi çıkmıştı. Çünkü yeni sezon için hikayeye
yeni bir yön vermek gerekiyordu ve hikayenin manevraları da karakterler
açısından son derece acılı olmuştu. Aynı şekilde final dönemecine girerken de tansiyonu
yükselttiler. Bunu anlıyorum, fakat bu kadar karanlığın içinde boğulmaktan yine
de hazzetmiyorum. Normal şartlarda belli bir noktaya kadar heyecanımı ve
hevesimi artıran aksiyon, bu bölüm artık bana fazla geldi, heyecanlandırmaktan
ziyade irrite etti. Zeynep’in diri diri yanmasına ramak kalması, Nihan’ın
sevdiği adamla kızının hayatı arasında bir tercihe ve sonunda sevdiği adamı
öldürmeye zorlanması, bu arada herkesin perperişan olması benim kabul
edebileceğim dozun üstünde. Yalnız her ne kadar bu sahnelerin içeriğinden
rahatsız olsam da, oyuncuların üst düzey etkileyici performanslarını çok
beğendiğimi; Emir’in kinini, Nihan’ın çaresizliğini, Kemal’in acısını, Zeynep’in
umutsuzluğunu sonuna kadar hissettiğimi de söylemeliyim.
Nihan’ın Emir’in zorlaması üzerine yaptığı tercihi
sorgulamıyorum, bence çok doğal bir tercihti. O da, Kemal de çocuklarının sağlığı
için her şeyi yaparlar, ölmek ve öldürmek de dahil. Bunu anlayabiliyorum, lakin
ikisinin de keklik gibi Emir’in avcunun içine düşerken hiçbir koruma
önlemi almamış olmasını anlayamıyorum. Zeynep bu sefer Emir’in planının
bambaşka olduğunu, kendini koruması gerektiğini Kemal’e söylemişti zaten. O
söylemese bile, hem Deniz’i hem Zeynep’i kaçırıp üstüne de Zeynep’i yakmasına
ramak kalan bir Emir’in yanına öyle destursuz gidilmemesi gerektiğini bilir
Kemal, aksi onun zekasına hakarettir. O yüzden önümüzdeki bölümde birilerine
“Ben tehlikeye atılıyorum.” diye not filan bıraktığını, Hakan’a yahut Ayhan’a
nereye gittiğini söylediğini, içine de hiç değilse sırtını tutsun diye çelik
yelek giymiş olduğunu görürüz umarım. Hiçbirini yapmadıysa kendisine “Kekliği
düz ovada avlarlar” türküsünü hediye ediyorum.
Yazı devam ediyor...