Ve gelelim 4. Murad’ın öldüğü sahneye…Serideki bütün büyük karakterlerin ölüm sahneleri gibi yine zarafetle çekilmiş, yine görselliğiyle büyüleyip masalsı bir tat veren, Muhteşem Yüzyıl’ın en’leri arasına bileğinin hakkıyla girecek güzellikte bir sahneye imza atmış ekip. 

Annesinin kendisini gerçekten sevdiğine inanmayan, inanamayan Murad, Kösem’in “ben seni çok seviyorum” sözlerine rağmen gözleri yaşlı ve hatta açık bir şekilde gitti. Ömrü boyunca başarılarını hiçbir zaman takdir etmediğini ve kendisiyle asla gurur duymadığını düşündüğü annesinin sevgisine olan büyük hasretini en sonunda cennet bahçesinde, onun kendisini birer kanat gibi sarmalayan şefkatli kollarında, masum bir çocuk gibi teslim olarak dindirdi.
 
Yıllar boyunca sevdiği herkesi teker teker kaybetmekten dolayı artık dökecek gözyaşı kalmayan Kösem ise Şehzade Kasım’ın ardından içine akıttıklarını bu sefer saklamadı ve her zaman dimdik, güçlü durmayı kendine düstur edinmiş, hatta bu sebeple çok sevdiği halde sevgisini oğluna bile yeteri kadar gösterememiş bir anne, ölümün ardından ne kadar ağırbaşlılıkla gözyaşı dökebilirse o kadar gözyaşı döktü. Sevgili kocası Sultan Ahmed’le aynı yaşta ve aşağı yukarı aynı kaderle oğlunu kaybetti. Böylece 4. Murad ile Kösem Sultan’ın çetrefilli hikayesi ve savaşı da nihayete ermiş oldu.
 
Ölüm sahnesinin en güzel yanı, rahatlıkla ajite edilip vıcık vıcık olma tuzağına düşülebilecek bir durumun, seyircinin duygularına oynama kolaycılığına kaçılmadan son derece zarif ve klas bir şekilde çekilmiş olmasıydı. Arabesk hiçbir şey görmedik o sahnede. O kadar ki neredeyse Chopin bestelerini andıran piyano tınılarıyla süslü bestenin de etkisiyle, seriden gelip geçmiş en dingin ve mütevazı ölüm sahnesini izledik. Yönetmen Çağatay Tosun’un ve ekibinin ellerine, emeklerine sağlık.
 
Bitirmeden önce son ve en önemli paragrafı tabii ki Metin Akdülger’e açmak lazım. Başta da dediğim gibi sezonun ilk bölümlerinde biraz burun kıvırmıştık kendisine ama sonuçta yazılan karakter neyse onu canlandırıyordu. Haftalar ilerleyip karakter iyiden iyiye oturup açıldıkça Akdülger de buna paralel olarak 4. Murad’ı üstüne kalıp gibi geçirdi. Fiziksel olarak Muhteşem Yüzyıl serisinde daha önce izlediğimiz bütün padişahlardan daha fazla gayret gerektiren zorlayıcı bir rolün altından layığıyla kalktığı gibi, hem son derece sert, hem de son derece duygusal olabilen karakterin her duygusunu da seyirciye mükemmel bir şekilde geçirdi.
 
Zaten ben daha padişah olarak Muhteşem Yüzyıl serisinden geçen erkek oyuncular arasında “bu oyuncu da bu role hiç uymadı” diyebileceğim hiç kimseyi hatırlamıyorum. Hepsi oynadıkları karakterlerle özdeşleştiler. İlklerin özel olmasından ve Halit Ergenç’in muazzam performansından dolayı birçok seyircinin hiçbir padişah rolünü Kanuni Sultan Süleyman'ın yerine koyamadığını, koymak istemediğini biliyoruz.
 
Hatta bir dizi olarak Kösem’e bu yüzden çok haksız bir şekilde sırt dönüldüğünü de biliyoruz ama bilakis naif padişah Sultan Ahmed olarak Ekin Koç da, Deli Mustafa olarak Boran Kuzum da, genç ve deneyimsiz padişah Genç Osman olarak Taner Ölmez de, acımasız ve sert padişah 4. Murad olarak Metin Akdülger de birbirinden başarılı ve unutulmaz performanslarla seyircinin karşısında oldular. Çoğu kariyerlerinin zirvesine bu rollerle çıktılar. Hepsi birbirinden farklı olan bu padişahları aklımıza başka isimleri getirmemize geçit vermeyecek şekilde sahiplenerek ve belli ki severek canlandırdılar. Başarılarını küçümsemek olmaz. 
 
Metin Akdülger de zamanla karakterine öyle güzel bir ruh üfledi ki eminim ki bu saatten sonra adı her anıldığında zihinlerde ilk olarak Medcezir’in Orkun’u değil, ezici bir şekilde Muhteşem Yüzyıl Kösem’in 4. Murad’ı canlanacaktır. Biz kendisini izlemeyi çok sevdik. Daha bile olsa izlerdik. Kendi adıma daha şimdiden özledim karakteri. Emeğine, yüreğine sağlık.
 
Görünen o ki, haftaya güzelce bir zaman atlaması yaşanacak ve Şehzade İbrahim padişah olarak tahta çıktıktan hemen sonra takvimler saltanatının son yıllarını göstermeye başlayacak. Oğlunun delilikleri arasında Kösem Sultan'ın devleti ikinci defa tek başına idare ettiği yıllar yine es geçilecek. Başka türlü sadece 4 bölüm içinde koca bir saltanat dönemi ve karakterleri nasıl anlatılıp da finale gelinecek hiçbir fikrim yok zira. Bizleri ne gibi sürprizler bekliyor göreceğiz. En güzel sürprizin başlarda bol bol kızıp, sonradan da bol bol sevdiğimiz 4. Murad’lı 2. sezonun oluşturduğu havayı ve yakaladığı standardı bozacak bir şeyler yapılmamış olması dilekleriyle…İyi seyirler...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER