Erdem'in Derya ile
ilgilenmeye başladığını Volki bile anladı, ama Erdem direniyor. Oğuz'a yaklaşma
amacını her şeyin üzerinde tuttuğu için Derya'yı bir beladan kurtarıp ötekinin
ortasına bırakıyor. Ali'nin başına gelebilecekleri ise kendi tecrübelerinden
bildiği için yine de Derya'yı kurtarmak için adımlar atabiliyor. Erdem, Oğuz'un
sözünden çıkma iradesini gösteremese ve Derya'ya olan ilgisini zapt edebilse
bile Ali'ye olan zaafı onu saf kötülükten uzak tutacak gibi görünüyor.
Oğuz'dan, Erdem'in
babasının da bir zamanlar Oğuz için çalıştığını ve "iş bitirici" biri
olduğunu öğrendik. Erdem'in yarası da bu cümlenin bir yerlerinde gizli. Zamanla
göreceğiz…
İclal kadar nerede,
hangi koşullar altında yaşadığından habersiz bir karakter az bulunur. Oğuz'un
oyun kurucu, çevresindeki herkesin de birer kukla olduğunu bilmiyormuş gibi
olaylara dâhil olmaya çalışmasına sadece gülüyorum. Melisa'yı teskin etmeye
çalışmasına iki kat gülüyordum ki, Elif eve geldi ve Melisa'nın hak ettiği
tepkiyi, dizinin de en dürüst tepkisini verdi, "Iyy, Melisa mı o?"
diyerek ve Melisa'ya hiç görünmeden ortadan kaybolarak…
Elif, bu hikâyede
hiç kimseden hiçbir şey saklamayan tek karakter. Bu özelliği onu bütünüyle iyi
yapmaya yetmiyor; çünkü acılara göz yummuşluğu, gördüklerine, bildiklerine
sessiz kalmışlığı da var belli ki. Ama kimseye güvenmiyor oluşu ve kaybedecek
çok az şeyinin olduğunu bilmesi, onu daha cesur ve iyiliğe daha meyilli hale
getiriyor bence. Elif'i daha çok izlemek istiyorum ben de.

Her şeyi başlatan
tuzağı Erdem kurdu, ama o tuzağı kendi lehine kullanmaya çalışırken kendi
kendisini hedef yapan ve böylece pek çok kişiyi oyuna katan kişi Derya oldu. Bu
nedenle bu bölümde en çok Derya'yı izlemiş olmaktan memnunum. Gerek Erdem'le
diyalogu, gerek Ali için Aslı'ya yalvarışı, gerekse babasıyla yüzleşmesinde
çaresiz olduğu ölçüde kararlı, kaybedecek bir şeyi olmadığı için oldukça güçlü
bir Derya izledik. Ali'yi her şeyin üzerinde tuttuğunu ve onun için her şeyi
göze alabileceğini gördük. Detayları henüz bilmesek de neden bu noktaya
geldiğini anladık. Az zamanda Derya'yı birçok yönden tanımış olduk ve Gülper
Özdemir de Derya'nın içindeki fırtınaları satır satır işledi içimize.
Derya ve Halil
sahnesi dizinin en güzel sahnelerinden biriydi. Yüzünde kocaman soru işaretleri
ve içinde büyük bir öfke taşıyarak karşısında duran babasına karşı kendisini
savunmadı Derya; çünkü o, kendisini savunmasını gerektirecek bir şey
yapmamıştı. Bunun yerine kendisini anlattı. Yasin'i nasıl sevdiğini, onunla
neler düşlediğini, düşlerinin nasıl yarıda kaldığını, bunları ailesiyle
paylaşamamanın onu ne kadar üzdüğünü anlattı. Ve bütün bunlara Halil'in
sevgisizliğinin, güvensizliğinin, katılığının sebep olduğunu… Halil'in o tetiği
çekmesine engel olan şey de bunların doğru olduğunu bilmesi bence. Merhamet
değil, sevgi değil. Haksız olduğunu bilmesi, görmesi…

Halil gibi düşünen
babalar biliyorum, Halil'in yaşadıklarını yaşasa daha büyük olaylar
çıkarabileceğini düşündüren… Sevgiyi göstermenin zayıflık olduğunu düşünen,
sevmek isteyip de sevemeyen babalar gördüm ve sevmeyi öğrenemeden büyüyen
çocuklar tanıdım. Derya, yine de sevmeyi becerebilmiş. Demek ki gerçekten
sevilmiş, korkmadan sevebilmiş. Bakınız Yaren öğrenememiş sevmeyi, o yüzden
anlam veremiyor Mehmet'in hem bir katil hem de fabrikadaki o sevecen adam
olmasına. O yüzden göremiyor Kadir'in gözlerinde kendini…
Yaren'in göremediğini, Kadir'in de
dile getirmekten korktuğunu Esma çoktan görmüş de ses etmezmiş meğer. İşi
düşünce Kadir'in önüne bu kozu sürüverdi hemen. Ama başını eğişinden, gözlerini
kaçırışından anladık; Kadir ne bu durumu Yaren'i elde etmek için kullanır, ne
de Yaren'in rızası olmadan ona kavuşmayı kabul eder. Umudunu, cesaretini kıran
Yaren'in kayıtsızlığı mıdır bilmem, ama Kadir bu durumun dile dökülmesinden
bile rahatsız oldu sanki. Daha ileri yorumlar yapabilmek için Kadir'i daha sık
görmeliyiz, yarım dakikacık değil!

Başta da söylediğim
gibi, yeni bir sayfa açtık bence dördüncü bölümle. Geçen hafta ivme kazanmaya
başlamıştı hikâye, bu hafta daha hareketli, daha bütünlüklü ve kendi sorduğu
sorulara yanıtlar vermeye başlayan bir bölüm izledik. Aksayan bir ayağı, göze batan
yanları olsa da bu bölümle birlikte hikâye rayına oturdu diyebiliriz. Emeği
geçen herkese teşekkürler…