Kız bir adamı sever ve...
Hazan'ın kışı getirecek öfkesi.

Fazilet Hanım ve Kızları'nın üçüncü bölümü için "iç içe geçmiş olaylar zinciri" yakıştırması yapsak, yerinde olur diye düşünüyorum. Elbette Ece'den başlayacağım; Hazım Bey'in yatağındaki Ece'den. Allah'ım ne suç işledim de ceza olarak bana Selin'i verdi bilmiyorum ama yıl-dım! Sanırım izlediğim en şımarık zengin-avam kız yakıştırmasını da onun için kullanabilirim. Anlıyorum, annesini yeni kaybetmiş ve annesinin yatağında bir kız görünce haliyle delirdi ama üslubu ve tavrı o kadar rahatsız edici ki başıma ağrılar girdi onun yüzünden. 

Kimse de dönüp "Olabilir böyle şeyler Selin'ciğim." demiyor, çirkin çirkin imaları Ece ve babasına yapmaktan çekinmiyor. Ayrıca Hazım Bey'in Ece'ye olan bakışlarından hazzetmediğimi bir kez daha yazmazsam içim rahat etmeyecek, bu ne çirkin bir durum? Selin'in içi alıyorsa, buyursun önden geçsin. Ama lütfen Nil'i Sinan'a yamamaya çalışmaktan vazgeçsin, kanser olacağım. Nil'deki gurursuzluğun sebebini anlamıyorum, birisi anlatabilir mi? Herkes, her şeyin farkındayken Nil ve Selin'in ısrarı neden? Selin'ciğim, tatlıııım abin Nil'i sevmiyor, daha bunu sana nasıl anlatabilir, mektup falan mı yazsa? Belki yazılı bir metin anlamana yardımcı olabilir de bu duruma burnunu sokmandan kurtuluruz. 

Güzide'nin burnu havada tavrı ve Selin'in şımarıklığı sebebiyle asla ama asla Yasemin'e kızamıyorum, az bile yapıyor. Hazal Türesan'ın ses tonu ve mimikleri için de kocaman bir kalp bırakmak istiyorum buraya ayrıca; hastane önündeki Yasemin&Nil sahnesine bayıldım!!! 

Efendim neymiş, Ece hadsizlik yapmış da yatak bulmuş, uyumuş; bu sebeple Fazilet Hanım kapı dışarı edildi yalıdan. Sanki bir sizin yalınız var, bu Egemen'ler görgüsüz diyorum da kimse inanmıyor. Yağız'a "örnek evlat" dedim, demez olaydım. Yanına yaklaşan -gizemli- kadını daha dinlemeden, dilenci zannedip eline para tutuşturmaya kalktı, sinirlerim zıpladı. Kardeşim anladım, zenginsiniz de bir haddinizi bilin yahu! Küçük dağları da siz mi yarattınız, anlamıyorum ki?

Sinan ve Hazan'ın geçirdiği kazadan mütevellit Fazilet Hanım ve kızlarının yolu bir kez daha Egemen'lerle kesişti. Bir kere şurada bir anlaşalım, yıl olmuş 2017. Yani siz Hazan'a "Hizmetçinin kızı" diyemezsiniz; spor salonunda antrenör o. Ama işte karşımda Egemen'ler olduğu için, nereden bilsinler böyle şeyleri? Ece'nin Sinan'a kan vermesiyle küçük dağları yarattığını iddia eden kişi Fazilet Hanım oluverdi; neymiş Sinan Egemen kızı sayesinde hayata dönmüş. "Sayesinde" ya da değil, insanlık yapıp orada bırakabilir miyiz? Asla. Bu yoldan son sürat devam etmek zorundayız ki kendimizi rezil edelim. Ettik de zaten. 

Fazilet Hanım, yalının antresinde ayıldı, bayıldı, sinir krizi geçirdi, şaştım kaldım, izledim. Nazan Kesal'in bıçakla yatak parçalama sahnesinden sonraki en güzel sahnesiydi sanırım bölüm içinde. Yerlerde yuvarlandığında, bende gülerken koltuktan yuvarlanıyordum. Sanırım bu her kadının evrensel taktiği; aynını Şükrüye Hanım da yaptı Yasin'e. Sonuç; bir şekilde herkes amacına ulaştı. Ama Şükrüye Hanım'ın Yasin'i önce babasına şikayet edip, sonra da Yasin babasından dayak yediğinde "Ah oğlum, vah oğlum" tribine girmesi ayrı bir absürt komedi. Açıkçası ben Yasin olsam, daha da annemin yüzüne bile bakmazdım, saçını başını yolsun dursun. 


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER