Divane amcasıyla konuşup geceyi onun kafesinde geçirmiş olması alacağı kararları nasıl etkiledi bilinmez ancak 4. Murad sabahın ilk ışıklarıyla birlikte soluğu Has Oda’da alıp ahalinin yaşam tarzlarına yönelik o zamana kadar görülmüş olan tahminen en sert kuralları uygulamaya koydu. 

Muhteşem Yüzyıl serisinde kurgusal olarak Osmanlı’daki ilk kahvehaneyi pek sevgili Sümbül Ağa açmıştı ve o zamanlar da ahaliyi tembelliğe ve aylaklığa sürüklediği gerekçesiyle dönemin Şeyhülislamı Ebusuud Efendi’nin fetvasıyla Kanunî Sultan Süleyman da bir dönem yasaklanmalarına karar vermişti. Ancak kahvehanelerde oturup kahve ve tütün içenlerin şer odakları olduğuna kanaat getirip kapatılmalarına, yasaklara uymayanları ibret-i alem için sallandırmaya hükmetmek 4. Murad’a nasip oldu.
 
E, malumunuz kurallar uyulmak ama yasaklar delinmek için var. Hal böyle olunca payitaht başta olmak üzere imparatorluğun dört bir yanında kahve ve tütün içenler ya evlere kapanıp alışkanlıklarını devam ettirdiler ya da yer altına inip yasadışı yollardan iş görmeye başladılar. Durumdan nemalanan Kadızadeliler Tarikatı’na mensup kişiler Hakk adına kendilerince cadı avına başlayınca yolları Sivasiler Tarikatı’yla kesişti. Böylece farklı din anlayışları ve yorumları adına dönemin en ateşli çatışmalarına girişmiş olan iki taraf da diziye dahil edilmiş oldu. Kadızade Mehmed Efendi rolündeki Kadir Çermik’in karşısına Abdülmecid Sivasi rolünde Emin Gürsoy dikildi. Bakalım dizi bu zıt kutupların gergin çatışmasını ne çarpıcılıkta ekranlara getirebilecek?
 
Öte yandan rüşvet ve iltimas da almış başını gitmiş. Parayı veren düdüğü çalıyor, parayı vermeyeni Yeniçeri yağmalıyor. Şeyhülislam Ahizade Efendi kendi öğrencileri ve yakınındakileri makam mevki sahibi yapıp kadrolaşmaya çalışırken, hakkındaki rüşvet iddialarını örtbas edip İznik Kadısı olarak atadığı Gümüşzade Mehmed Paşa gibi devlet adamları da böyle böyle yolunu buluyor. Anlayacağınız devletteki başıbozukluk dört bir yana sirayet etmiş durumda.
 
Yeniçeri Ocağı’nı düzene sokmak için Yeniçeri Ağası olarak görevlendirilen Kemankeş Mustafa sezon başlarken yayınlanan karakter tanıtımlarında bahsedilen temizlik işlemine helesi yavaş yavaş başladı. Bursa’ya giderek, getirdiği yasakların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek isteyen 4. Murad da İznik Kadısı’nı bizzat cezalandırdı. Ancak İznik’te geçtiği varsayılan sahnelerle ilgili ufak bir eleştirim olacak.
 
Kösem için inşa edilen dev plato iki sezondur yapım ekibinin işine çok yarıyor ve kontrollü bir ortamda yapılan çekimler gerçek mekanlarda çekim yapmanın zahmetlerinden kurtarıp belli ki bol bol zaman kazandırıyor. Ama aynı setler birden fazla mekan için kullanıldığında ister istemez gözleri tırmalayıp gerçeklik hissini bozabiliyor. Aşk-ı Derûn’da çarşı pazar yerleri olsun, dergâhlar tekkeler olsun, Manisa Sancağı’nın çarşısı ya da Amasya Sancağı’nın hanları hamamları olsun dizinin setlerine ek olarak gerçek mekanlarda da çekim yapılırdı ve diziye o dönemlerin halk yaşamına dair başka türlü tam anlamıyla yakalanamayacak çok hoş bir gerçeklik duygusu eklenmiş olurdu.
 
Bu bölümde çok güzel hazırlanmış yemyeşil bir İznik görseli gösterdikten sonra Murad ve kardeşleri ile adamlarını hemen her bölümde payitahtın sokakları olarak izlediğimiz setlerde yürütünce benim biraz tadım kaçtı. En azından bir bölümlük, tıpkı ilk dizide olduğu gibi İznik çarşısı niyetine kullanılabilecek gerçek bir mekan bulunup kullanılmış olsa çok daha otantik ve gerçeklik hissi yüksek bir İznik bölümü izlerdik bence. Dizi için inşa edilen setler çok başarılı olsa da böyle çeşitlilik gerektiren bölümlerde gerçek mekanların nimetinden arada bir faydalanmanın bir zararı olmaz diye düşünüyorum.
 
Ve yine aklıma takılan bir şey daha var. 4. Murad ve adamları sezon başladı başlayalı bol bol tebdil-i kıyafet edip payitahtın sokaklarını arşınlıyorlar. Ancak ne hikmettir bilmem, ilk andan beri sokaktaki 10 adamdan en az 8’i aralarında dolaşan padişahı görür görmez şıp diye tanıyorlar. Şimdiye kadar çok azdır Murad’ın padişah olduğunu anlamayan bir vatandaş. Normalde saraylarından çıkıp halkın içine karışmayan, bu nedenle halkın da adlarından gayrı yüzlerini pek görüp bilmediği ulaşılmaz şahıslar bunlar sonuçta.
 
Üstelik ilk dizide Kanuni Sultan Süleyman üstüne keşiş cübbesini geçirip ahalinin arasına karıştığında kimselerin ruhu bile duymuyordu. E tebdil kıyafet gezmenin amacı da tanınmamak değil mi zaten? Neden bu sezon sıklıkla herkes koskoca padişahı mütemadiyen tanıyor? Nerede gördüler de biliyorlar kim olduğunu? Önüne gelenin padişahı tanıması tebdil gezilen sahneleri anlamsızlaştırmıyor mu? 

Bu bölümde kellesini kaybeden imamın oğlu gibi gafil avlanan, tongaya düşen karakterlerin çoğalması bence tebdil bir şekilde halkın arasına karışıp hiç beklenmedik bir anda yasaklarına uymayanların kellesini alan, halkta nereden ne zaman çıkacağı belli olmayan 4. Murad korkusunu oluşturmada daha etkili olur.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER