Bana biraz sarılır mısın?

Ayşegül ve Poyraz’ın son derece incelikli işlenmiş, ilk sezonuyla bana ‘Karakter nasıl yaratılır?’ dersi vermiş ilişkilerinin, bir anda, böyle yangından mal kaçırırcasına nişanlılığa evrilmesi beni biraz üzdü. Sonuçta Poyraz Ev’in balkon demirlerinden aşağı atlayıp branda üzerinde evlenme teklifi eden bir Poyraz gerçeği vardı. Bu ilişkinin düze çıkamayacağına neredeyse emin olmakla birlikte, AyRaz ikilisinin araya sıkıştırılmış kız isteme sahnelerinden fazlasını hak ettiğini düşünüyorum.

Benim için şaşırtıcı olan Çınar’ın ölümüydü. Açıkçası Çınar’ın akıbetini pek sorgulamamıştım, belki o yüzden şaşırmışımdır. Ama bu durumun senaryoya katkılar sağladığı ve sağlamaya devam edeceği açık. Nevra’nın takıntıyla sevdiği oğlunun ölümünü inkârı, Çınar’ın ölü bedenini yatağına yatırıp ona hasta muamelesi yapması gerçekten etkileyiciydi. Nevra dramatik açıdan bana her zaman tutarlı bir karakter olarak geldi. Kötülüğünün ve nefretinin de, iyiliğinin ve sevgisinin de altında yatan nedenler kafamda oturabildi. Sevdiği ve artık nerede olduğunu bilmediğini için öldüğüne inandığı eski sevgilisinden ona kalan tek hatırası Çınar, Nevra’nın dramatik zaafını oluşturuyor. Çınar’ı kaybetmemek uğruna Nevra’nın tüm ihtiyaçlarından, hırslarından, girişimden vazgeçebildiğini görüyoruz. Bu da bize Nevra’nın aklı başına gelir gelmez, yani bu ölümle yüzleştikten hemen sonra intikam planları yapmaya başlayacağını işaret ediyor. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmadı ne de olsa… –derken aklımız, acaba öldüğünü düşündüğü sevgilisi O.S. çıkıp gelir mi sorusuyla karışıyor. İşte bu her şeyi değiştirir ^^.

Rayban sponsorluğu ^^.

Ayşegül ise her zamanki gibi birilerinin ölümünden kendisini sorumlu tutup teselliyi Poyraz’ın kollarında arıyordu. Çınar’ın ölümünün hakikaten Ayşegül’le ilgisi yok aslında ama Ayşegül’e aşık olan tüm karakterlerin (Zafer, Mete, Neşet, Çınar) bugüne kadar bir şekilde öldüğünü düşünürsek de ister istemez aklımıza Poyraz geliyor. (Kesin sadece benim aklıma gelmiştir bu mantığı kurmak.)

Peki finalde ne bekliyorum? Bol bol gözyaşı filan demeyeceğim ^^. Ama bölüm başında, ortasında ya da sonunda zaman atlamaları bekliyorum. Ayşegül’ü babasının yanışını izlerken bıraktığımız yerde bulmayacağız sanki önümüzdeki hafta. Direkt bir mezar görürüz belki, Sadrettin’i koltuğa oturmuş halde buluruz, ekibi Savaş’a işkence planları yaparken izleriz, bilmiyorum. Asıl olayın nerede, ne zaman kopacağını da tahmin edemiyorum açıkçası ama Ayşegül ve Poyraz’ın düğünü söz konusu olacaksa eğer, nereden baksak 9-10 ay ileriye gitmemiz de gerekebilir.

Neyse efendim. İyi şeyler de olmuyor mu? Elbette oluyor. Zülfikar ve Meltem’in birbirlerine tekrar aşık oluşlarını izlemek keyifli. 2. sezonda ilk kez öpüştüklerinde buraya fotoğraflarını koyup altına ‘Marksistler de sever.’ yazmıştım. Zülfikar küresel mevzuları kapattığını iddia etse dahi, bu çabasının boşuna olduğunu biliyoruz; zira kaçırıldıkları ve zincirlendikleri depoda, o zincirlerden kurtulmanın tek yolunun el ele verip hep birlikte asılmak olduğunu söyleyen yine Zülfikar. O yüzden yine söylüyorum: Marksistler de sever, hem de pek güzel severler. 

Dünyanın bütün aşıkları, birleşin! 

Sevgili Karayel’ci, diziden ayrılmak kadar senden ayrılmak da zor olacak. Her hafta buraya yazmayı çok özleyeceğim ama elbette daha çok özleyeceğim şeyler de olacak. Efsane finali, üzerimizden kamyonlar geçeceğini, yüreğimize öküzler oturacağını bildiğimiz halde merakla bekleyecek ve gözümüzü ayırmadan izleyeceğiz. Ben son defa, bütün hüznümle, bütün sevgimle burada olacağım ve muhtemelen en uzun yazımı yazacağım. O zamana kadar kendine iyi bak. Haftaya, son defa, 82. Bölümde görüşmek üzere!

*İşbu başlık, çok isteyip yorumunu yazamadığım 80. Bölümde Zülfikar tarafından dile getirilmiş olup, tarafımdan oldukça manidar bulunmuş ve kullanılmıştır.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER