Nihan nihayet Emir’in uçurum kenarında kendisine verdiği
“dersi” Kemal’e itiraf etti. Doğrusu ben Kemal’in bu duruma daha büyük bir
tepki vermesini beklerdim. Gidip Emir’le açıktan kavga etmesini kastetmiyorum
tabii ki ama öfkeden ziyade, Deniz’in hayatı için daha çok endişelenebilirdi, biraz
daha panikleyebilirdi. Tepkisi ilk etapta direkt Emir’e yönelik olunca, mesele Deniz’in
varlığından çok Emir’in yaptıklarıymış gibi duruyor. Öyle olmadığını biliyorum
ama sanırım ben artık Kemal’de Deniz’e özleminin yanı sıra, “Ya Deniz’e bir şey
olursa?” korkusunu ve ebeveyn sorumluluğunu da görmek istiyorum. Ondan bir
beklemediğim tepki de romantik komedi hikayeleri konusunda geldi! Romantik
komedilere haksızlık etme Kemal, sen bu koşuşturmaca içinde seyredememiş
olabilirsin ama orada da birbirine bakınca depremlerle sarsılan, elini tutmak
için günleri sayan çiftler var. Tabii biz onlara (Kiralık^^) aşk diyoruz ve
onların tadı da başka, ama sizinki sevda… Gözyaşlarıyla beslenen, engelleri aştıkça
güçlenen bir kara sevda… Bu da başka bir kulvar işte; kendi hikayelerini
tırnaklarıyla kazıya kazıya var ediyorlar. Zorluğunu anlamayana da, Kemal ve Nihan adrese teslim niteliğinde,
“Yaşamayan, imkansızlığını bilemez.” ana fikirli bir konuşma yaptı zaten.
“Seni gördüğüm o günden beri
Kalbim perişan gönlüm bir deli
Sana yazdığım beni anlatan
Aşkımla dolu bu sözlerimi
İşte bu bizim hikayemiz öyle saf öyle temiz
Kenetlenmiş ayrılamaz kalbimizde ellerimiz
Kanımda canımda dört yanımda
Senden başka hiç kimse olmasın
Bir gün dönse yeter bana
Gözlerim yolda kalmasın”*
Kendi hikayesini yazmaya çalışan bir diğer kişi de Zeynep. Hakan’ın
evine yerleşmesini beklemiyordum fakat sevdim. Gerçi durum Zeynep’in, Hakan’ın
cinayet soruşturmasına yakın olup gerekli bilgileri edinerek gerekirse müdahale
etme isteğinden kaynaklanıyor ama olsun. Yani Zeynep’in kara sevdasını bilmesem
ve ortada bir cinayet şüphesi olmasa Hakan komiserle ikisini tatlı tatlı
shipleyeceğim. ZeyHak nasıl? Bu arada Emir’in Zeynep konusundaki tutumunu da anlayamıyorum.
Hem Nihan’dan asla vazgeçmiyor, hem de Zeynep’i bir türlü özgür bırakmıyor. Sırf
ego tatmini içinse çok yazık. Zaten Nihan’ın hayatına ipotek koymuş vaziyette,
bari Zeynep’in aklını bulandırıp, yolundan şaşırtmasın.
"Sonrası iyilik güzellik..."
Leyla ve Ayhan, kaplumbağa hızında ilerleyen ilişkilerinde bu
hafta pek bir yol kaydetmediler. Halbuki Ayhan Leyla’yı bir kere öptü,
ikinin hatırı kalmadı mı? Eh ikinci defa öpse üçün boynu bükük kalacak. Sonra
bunun dörde, beşe kadar yolu var gençler, durmak yok yola devam! Tercih
değiştiren Leyla, güzelim evi yerine hisselerini seçerek hem Kemal’e destek oldu
hem de Emir’in evine yerleşip o evde Nihan’ı destekleyenler cephesine bir nefer
daha kazandırdı. Bir taşla iki kuş! Eve yerleşmesi kısa vadede Deniz’in
kaçırılmasına yardımcı oldu, uzun vadede işimize daha da çok yarayacaktır,
beğendim bu hamleyi.
Nihan ve Müjgan Hanım’ın dertleşmesi bölümün en etkileyici
sahnelerinden biriydi. Umduğum gibi Müjgan Hanım sağduyulu biri çıktı ve
Nihan’a yardım etti. Nihan “Emir
sevdiklerini bir korku imparatorluğuna hapsediyor.” tespitini yapınca
Müjgan Hanım’ın da kendi yaşadıklarıyla empati kurması doğaldı. Müjgan Hanım fiziksel
olarak yatağa ve dolayısıyla Galip’e mahkum oldu, Nihan’ınsa ruhu hapis. O
hapishanede, koğuş arkadaşlarım eğlenceli olsa da, arada sırada ben bile çok
bunalıyorum. Gerçi Nihan’ın, kadının uyanmasını beklemiş gibi gözünü açar açmaz,
her şeyi hiç sansürsüz takır takır sayması biraz ayıp oldu ama neyse artık. Bu
arada Emir’in hala o çok sevdiği annesinin yanına uğramamasını, gözlerini
açmasından, ona sevgiyle bakmasından duyduğu mutluluğu dile getirmemesini
esefle kınıyorum.
Her şey bittiğinde gökten üç elma düşer elbet ondan şüphem yok
ama daha o elma fidanı dikilecek, sulanacak, gübrelenecek, büyüyecek, meyve
verecek de o elmalar yer çekimine yenilip başımıza düşecek. Ölme eşeğim ölme…
*Ferdi Özbeğen, İşte bu bizim hikayemiz