Shadowhunters dünyası -ya da City of Bones (Kemikler Şehri) mı demeliyim- giderek mi karışıyor bana mı öyle geliyor?
Bölümde beni en şaşırtan andan başlamak istiyorum. Jocelyn’in
ölümü. Bölüm başında Idris’e gitmesi -sürülmesi- konuşulduğunda bir süre
olmayacağını düşünüyordum ki bölüm sonunda bir süre, bayağı bir genişletildi.
Idris demişken; Idris gölge avcılarının ana vatanı gibi bir yer. Birçok gölge
avcısı orada eğitiliyor ve oradan geliyor. Konum olarak Orta Avrupa'da
bulunuyor Almanya, Fransa ve İsviçre arasında bir yerde. Gölge avcıları ağır
cezalara mahkum edilince genelde Idris’e sürülüyor.
Jocelyn’in dönüp dönmeyeceği konusunda emin değilim nedense,
ha dönmezse üzüleyeceğimden değil. Biraz ani ve beklenmedikti benim için ölümü.
Onca doğaüstü insan, bir kadını geri getirir diyordum ama son sahneden sonra
öyle bir izlenim almadım. Bakalım.
Bölümün ana konusu Endüstri’ndeki iblisti malum. Tabii bunun
Valentine’ın oyunu olduğunu anlamamız da bölüm sonunu buldu.
Fantastik dizilerde en sinir olduğum durumlardan biri de herkesin
bireysel olarak saldırıya uğradığı durumlarda sessiz kalmadı. Lydia, iblisin
saldırısına uğradığında neden bağırmıyor, bağırsa ya. Bir ton insan var hepsi
de özle eğitim görmüş avcılar, bir bağır, bir yardım iste. Ama yok, ya kendim
dövüşürüm ya da biri gelip beni bulana kadar ölürüm. Neyse ki Alec geldi de
kurtardı. Muhtemelen kurtardığı gibi de iblis onun içine girdi. Bunu Joceyln’in
göğsü deşilmiş bedenin olduğu odanın kapısında, ellerinde kanlarla durduğunda
net bir şekilde anlıyoruz.
Clary tam o anda iblis işine el attı, attığı da iyi oldu ama
Alec’in ne suçu var ya hu?
Kutumda Camille hissediyorum!
Simon ne zamandır yana yana Camille’ı arıyor malum, Magnus ile gittiği yerden de bir kutu bulmuştu. Ney yaptıysa açamadığı bir kutu… Raphael kutunun içinde Camille’ın mezar toprağı olduğunu söyleyince Magnus Bane her şeyi şak diye çözdü. Tabii önce evden uzaklaştırması gereken iki kişi vardı. Kumu odaya doğru savurduğu gibi Camille’ın belirmesi bir oldu. Camille en baştan beri en tehlikeli karakterlerden birisi. Dili ile etkisi altına alamayacağı kimse yok, neredeyse Magnus yine yumuşuyordu ama neyse ki arada bir yerde Alec lafı geçti de Magnus neyin öncelikli olduğunu hatırlayıp Idris’e bir misafir daha yolladı.
Alec demişken, bölüm başında ne zamandır beklenen konuşma
oldu. Magnus ile ilk buluşmaya çıkacaklar ama başları bir saniye bile boş
kalmadığından, bunu ne zaman yaparlar bilemiyorum. Bu bölüm olacak diye
umutlanmıştım oysaki.
Yazı devam ediyor...