Aranızda iyi ayrılık konuşması yapmayı bilen var mı?
Hepsi şart değil sadece girişini bile yapsa yeter, devamını getiririm. Ama başlayamıyorum
işte…
Gülümse Yeter, adına, ruhuna yakışan musmutlu bir
finalle bitti! Biraz final bölümünü çekiştireyim. Ardından başka şeyler
konuşacağım.
*
İlk önce Gül ve Kemal’den başlamak istiyorum. Gül ile
Kemal’in hikayesi çözülmesi en basit ve en ciddi düğümdü. Böyle zor bir düğümü
on beş dakikada çözmek zorunda bırakan güzide sistemimize selam eder; Gül ve
Kemal’e mutluluklarımı gönderirim. Bakmayın geçtiğimiz haftalarda “Kemal de mutsuz
olsun.” dediğime. Seviyordum Kemal’i. Gül ile, bir çiçek, bir böcek oldular. Ayrıca
giderayak Kemal’in doktor olduğu kadar dedektif bir yanı olduğunu da görmüş
olduk.
İyi ki Gül Özdemir, iyi ki Kemal Kaleli! İyi ki Seray Kaya, iyi ki Pamir Pekin!
*
Yasemin ve Sarp’ın hikayesi daha zor ama kesinlikle
çözülmesi daha kolay olandı. Öyle de oldu. Ahmet’e, Lütfü’ye, Nermin’e ve Ayten’e
rağmen (İkna olma derecelerine göre yazdım tabii ki.) Yasemin ve Sarp’ın
hikayesi mutlu bitecekti. Eğer final bölümü olmasaydı "Oğlan analarından neler çektim, bir bilseniz!" başlığı altında uzun uzun size dert yanardım.^^ Yalnız içerde kayınbabalar, kayınvalideler, gelinlikler, düğün salonları derken dış güçlerin
bizi kıskandığını unutmuşum. Hoş, Cem’in Sarp’a tatlı tatlı mutluluklar
dilemesinin altından bir şey çıkacaktı ama son dakika Yasemin’i kaçıracağını
beklememiştim. Bu kadar ileri gitmez demiştim. Gitti. Sarp, Cem’e hak ettiğini
cevabı yumruğuyla verdi. (Burada “Hak edeni dövelim!” kamu spotu girer.) Ama
burada da görmek istediğim ağzından burnundan kan akan bir Cem değil;
yaşadıklarından ders almış, başkalarının mutluluğunu bozarak mutlu olmayacağını
anlayan bir Cem’di. Bunun için ise en azından sadece bir-iki bölümcüğe ihtiyaç
vardı. Ama ne olursa olsun iyiler daima kazanır!
İyi ki Yasemin Özdemir, iyi ki Sarp Civan, iyi ki Cem Tuğrul! İyi ki Aslı
Bekiroğlu, İyi ki Yılmaz Kunt, iyi ki Uğur Kurul!
Seni de unutmadık alkol alıp arabada yatan bilinçli mini CEO Cem.^^
*
Nermin, Ayten, Lütfü ve Ahmet… Çocuklar büyüdükçe
dertleri de büyüyor, değil mi ebeveynler? Mesela ben az da olsa Ayten’in
kayınvalidelik hallerini görmek isterdim. Nasıl eğlenirdik ya! :) Ya da Lütfü’nün
damatlarla olan “yakın” ilişki kurma çabalarını da görmekten mutluluk duyardım.
Ama mutluluk duyması sırası artık ebeveyn Civan ve Özdemiler’de. Yaşasın
dünürcülük! <3 Öyle özleyeceğim ki A.N.L.A tayfasını... Sanırım en çok da onları özleyeceğim. (Şimdi biz Lütfü'ye ne diyeceğiz? Lütfü Baba mı? ^^)
İyi ki Nermin Özdemir, iyi ki Ayten Civan, iyi ki Lütfü Özdemir, iyi ki Ahmet
Civan! İyi ki Evrim Doğan, iyi ki Aslı Altaylar, iyi ki Erkan Sever, iyi ki Sermet
Yeşil!*
Mutluluğunu görmeyi istediğin en birinci isim ise
tabii ki Hasan Dede’ydi. Torununun yaşadığı sevincin on bin katı mutlu olduğuna
eminim. Ben de Hasan Dede’yi tanıdığıma o kadar mutluyum ki.
İyi ki Hasan Civan! İYİ Kİ ERDAL ÖZYAĞCILAR!
*
Bazen çok uzak diyarlarda birilerinin hikayesinin
mutlu devam ettiğini bilmek bile yetiyor. Tıpkı Yasemin ile
Sarp’ın, Gül ile Kemal’in, Ayten ile Ahmet’in, Nermin ile Lütfü’nün ve bu kadar
büyük ve güzel bir aileye sahip olan Hasan Dede’nin hikayelerinde olduğu gibi.
Çünkü iyi insanlar mutlu sonları hak eder! İyilik,
güzellik döner dolaşır ve iyi insanları bulur.
Yazı devam ediyor…