Her güzel şey bir gün
biter. Bazen erken olur bu bitiş bazen hiç başlamadan... Evet, bir
şeyin güzel olacağını bazen hiç başlamadan da bilirsin.
Göremediysem de baba olacağını öğrenen Ömer'in gözlerinde
akmayan yaşlarla nasıl da mutlu olduğunu bildiğim gibi... Bu
bilişler can yakar çoğu zaman. Yaşanmayanların güzelliğidir o
yakıcı his. ''Yaşanamayanlar, yarım kalanlar...'' Doya doya
izleyemediğimiz, adeta sınava son gece çalışan öğrenciymişçesine
çekilen sahneler ve buna rağmen çekilen sahneleri göremeyişimiz...
Bunlar can yakar. Herhangi bir şeye kalpten bağlanmak en güzeli ve
de en tehlikelisiymiş. Çünkü herhangi bir olmayışın, yarım
kalışın acısı pek yaman oluyormuş. Nasıl ki Beşiktaş maçında
defne yaprağı çizgisinden çıkan bir Defo varsa dün akşam bölüm
sonunda geldiğim nokta epey benzeriydi. Dün akşamki bölüm benim
kendimce Kiralık Aşk'a verdiğim, bırakın ikinci şansı, belki
on birinci şanstı. Bir şeyi çok sevmek çok şans vermeyi
gerektirir mi bilinmez. Ama ben veriyorum. Keşke dün akşam
verdiğim şansa değseydi. Keşke ben de Defne gibi ''Hayatta ikinci
şanslar gerçekten varmış.'' diyebilseydim. Keşke şuan ''keşke''
demiş olmasaydım.
Koca bir bölüm boyunca
Defne'nin aslında sonucu oldukça belli olan hamilelik durumuyla
ilgilendik. Ya da İso ağır çekimde dakikalarca yürüdü. Ve
yahut Neriman ve Koray çıldırdıkça çıldırdı. Koray'a layık
görülen son hal zaten ciğerimi deşiyor. Orası ayrı mevzu. Ah
bir de leprikon mevzusu vardı. Onu da kelimenin tam anlamıyla
'aradan çıkardık'. Bu kadar sıkıştırılmış, hatta
tepiştirilmiş bir bölüm izlemektense leprikon öylece kalsın
isterdim. Ya da Serdar ve Ömer konuşacağı yerde, hiç de
gülmediğim, Koray'ın halı saha maceralarını izlemek zorunda
kalmak istemezdim. Ana hikayeyi asla beslemeyen on bin tane olay
yerine esas çiftimin mutlu oldukları anları doya doya izlemek
isterdim. Ama her zaman istediklerimiz olmuyor. Eğer Kiralık Aşk
izleyicisi iseniz bu oran daha da düşüyor. ^^
Yüce Rabbim Ömer İplikçi'yi baba olsun diye yaratmış. ^^
Çok güzel bir rüyayla
başladık. O kızıl kafalı bebeğe ayrı öldüm, onu pışpışlayan
Ömer İplikçi'ye ayrı. Ama ben takım elbise ile pışpışlamasını
beklerdim. Sonuçta omlet yaparken giyiyorsan bebek de pışpışlarsın,
değil mi Ömer? Hemen ardından Kadıköy'de bir pastaneye gitmeleri
ve Ömer'in Defne'yle bir şeyler paylaşması hala sevindiriyor.
''Dış çekim uleen!'' diyorum hala. Ve de o kadar uzun süre kayda
değer konuşma yapmadı ki çiftim, hala bir şeyler
paylaştıklarında seviniyorum. Resmen travma yaşamışız. Şimdi
daha iyi anlıyorum. ^^ Yedikleri tatlıyı o kadar methettiler ki
Sakarya'dan kalkıp sırf o tatlıyı yemeye gidesim geldi. Ömer'in
annesiyle yaşadıklarını anlatması, Defne'nin ''Biz de
çocuklarımızla böyle şeyler yapalım.'' deyişi... Kurban
olduğum Allah'ım, sonunda be! Çok bekledik efenim, çok! Bir de
pastaneden sonra parkta yürüdüler, yine derin derin konuştular.
Dedim ki ''Oley! Güzel bir bölüm bizi bekliyor.'' Erken
konuşmuşum. Allah ağzıma pat diye vurdu. Ya da Meriç Acemi,
orayı bilemiyorum. Neriman'ın Defne'nin suratına bakarak hamile
oluşunu anlamasının sırrını da bilmiyorum. Ne anladın be
kadın? Kızın haberi yok. Bırak haberi, en ufak fikri yok.
Baksana, elma çekiyor mu canı diye tahmin yürütmeye çalışıyor.
Halbuki ilk bakması gereken şeyin takvim olduğunu ben de, sen de
biliyoruz. Ama süre dolması lazım tabii, aksiyon lazım falan. Çok
aksiyon oldu cidden, teşekkürler. Ben isterdim ki son sahne yerine
bölümün ortasında öğrensinler. Azıcık da fazladan öyle
izleyelim onları. Direkt final bölümüne kalmasın. Tabii ki
olmadı. Bunun yerine iki hafta boyunca saat başı test yapmak
suretiyle aslında şüpheye gerek kalmadan hali hazırda hamile
kalmayı bekleyen Nihan'ın canının yeşil elma çekmesi sebebiyle
kendisinin de yeşil elma aşereceğine inanan Defne'yi izledik.
Durumu tek cümlede özetledim ya, bana helal olsun. Halbuki
hamilelik belirtilerinin genel olarak ortak olmasıyla beraber
kişiden kişiye değiştiğini ben biliyorsam Defne ya da Nihan ya
da Neriman biliyor olmalı. Herkesin midesi bulanacak diye bir şey
yok. Ve yahut canı ekşi çekecek diye de bir şey yok. Hiç
aşermeden doğum yapan tonla tanıdığım var. Ama ne demiştik?
Aksiyon! Karar merci ben olsaydım hiç uzatmadan o testi Defne'ye
yaptırır VE İLK ÖNCE Ömer'İn öğrenmesini sağlardım. Ayrıca
Neriman'ın özel hayata sıfır saygıyla ikide bir Defne'ye test
vermesi, hatta yapmaya zorlaması da hiç komik değildi, üzgünüm.
Bazı konular vardır ki kırmızı çizgidir. Oradan öteye kişinin
kendi hariç kimse müdahale edemez. Hadi komedi diyelim de onu da
geçelim. İlk önce Neriman'a kafa sallamak suretiyle söyleyişini
de Defne'nin kafa sallayışındaki duygu selini ve de Neriman'ın
şahane tepkisi sebebiyle es geçiyorum. Burada Elçin Sangu ve
Nergis Kumbasar'a çok ayrı teşekkür ediyorum. İki kadın
arasındaki sözsüz diyaloğu ve duyguları şahane geçirdiler
bana. Çok teşekkürler!