Annelik! Annelik içgüdüsü Tanrı’nın sadece kadınlara
bahşettiği eşsiz bir duygu. Henüz anne değilim, olacak mıyım onu da bilmiyorum
ama doğuştan bu donanım ile doğduğumuz için kendimi şanslı görenlerdenim. Ve ne
zaman birbirine sarılıp ağlayan bir anne-evlat görsem aklıma Neşet Ertaş’ın
sesi eşliğinde İki Büyük Nimetim Var türküsü
düşer. Türküde der ki;
Birisi var etti
beni,
Birisi yar etti
beni,
İkisinin de birdir
teni,
Biri anam biri
yarim.
Geçtiğimiz iki haftadan farklı olarak, kahkahadan
değil de hüzünden gözlerimden damlaları akıtan Nermin Özdemir ile başlamak
istedim. Nermin v.2.0 ile Gül’ün sadece ve sadece hissederek birbirlerine
sarılıp ağladıkları sahne! İlerde okullarda ders niyetine mi okutursunuz,
“Bakın böyle hissedilecek!” diye önünüzde örnek mi olur, orasını bilmem ama çok
güzeldi ya! Bir insanın aynı anda hem güldürüp hem de gözleri dolu dolu
yapabiliyor olması... Bakınız çok ilginç (Ki hiç ilginç değil) Ayten de öyle.
Nermin Özdemir ve Ayten Civan; Evrim Doğan ve Aslı Altaylar. Muhteşem
kadınlarnoktacom.
Kurban olduklarımda bu hafta: Nermin Özdemir - Gül Özdemir***
Görüldüğü gibi ne yoruma koyduğum başlığın ne de
fotoğrafın yoruma girişimle ilgisi yok. Ama bunları söylemeseydim bu sefer de
içimde kalırdı.
Geçtiğimiz bölüm Ahmet’i Yasemin ile Sarp’ı sokakta
flört ettiklerini görürken; Gül’ü de Kemal’in evinde bırakmıştık. Abla diye hep
Gül’den başlıyordum. Bu sefer Yasemin’den başlayacağım.
Açık konuşmak gerekirse Ahmet’in flört eden Yasemin
ile Sarp’ı anlayışla karşılayacağını az çok tahmin etmiştim de Sarp’ın Yasemin’e
evlenme teklifi elince dükkâna doğru devrileceği hiç aklıma gelmemişti. Sarp da
ayaküstü ne güzel anlatıyor tatlı tatlı. Sanki bakkaldan iki ekmek bir yoğurt
istedi. Oğlum farkında mısın babana Yasemin’e evlenme teklif ettiğini
söylüyorsun?! Çok aşıksa demek ki ağzından çıkanı kulağı da duymuyor.
Gelenek bu sefer bozuldu: İlk Ahmet duydu!
Ne var biliyor musunuz? Ben zannetmiyorum ki ne
Özdemirler ne de Civanlar aşka saygısızlık etsinler. Oyun oynamadan, gerçekten ve
gerçekten birbirlerini seven iki güzel insanın aşkından başka saygı duyulacak
zaten bir şey yok şu hayatta da… Mesela o değil. Mesele Yasemin ile Sarp
arasında, müteahhittin paraları alıp kaçtığı, bir türlü temellerinin atılamadığı inşaat görünümü veren güven hissi. Henüz ne Yasemin’in ne de Sarp’ın
birbirine gerçekten inanmadığı bir ortamda ebeveyn Özdemir ve Civanlar’ın
Yasemin ve Sarp’ın aşklarına inanmasını beklemek biraz akıntıya kürek çekmek
olur kanımca. Kaldı ki Yasemin zücaciye dükkanındaki filin
Gülümse Yeter dizisinde hayat bulmuş hali. Araba alırken “Ne kadar
yakıyor bu?” diye sorulur ya Yasemin için “Günde kaç tabak kırıyor?” diye
sorulsa yeridir. Ayten’imi çıldırtmayın!
Yetişkin bir erkek annesi, müstakbel gelin adayını kollarından sıkıca tutarak üzerinde çeşitli testler uygulayabilir.
Kıskanmak, kıskanmak kıskanılmak Hasan Dede’nin
ifadesiyle “İki ucu ballı değnek.” Kıskansan “Hofff, ne çok üstüme geldin. Bi’
rahat bırak adamı!” derler. Kıskanmasan “Sen beni sevmiyorsun, ilgilenmiyorsun,
kıskanmıyorsun!” derler. Bu işin bir ortası yok. Açıkçası ben de her dakika
karşındakini darlama taraftarı değilim. Eğer güven, gerçek sevgi ve aşk varsa
adamı darlamaya, canından bezdirmeye gerek yok. Gerek olmayan bir şey daha var
ki eski sevgiliyle aynı odada kalmak. Cem, Sarp ile Alara’yı baş başa iş seyahatine
göndererek resmen Yasemin’in Sarp’ı biraz daha kıskanmasını sağladı. Eğer
kıskançlığın dozu arttıkça aşk da artıyorsa Cem’ciğim, canısı, terk
istikamettesin! (Vay be bu paragrafta Yasemin’e hak verdim! Yasemin, bu
paragrafı duvarına assa yeridir!)
Öğretmeniiiim, Yasemin ile Sarp kahve makinasının önünde bir saattir kalemtraş açıyorlağğrrr!
Cem'in elide armut toplamıyor, tamam mı?
Yasemin ile Sarp’ın arasında bir huzur ve güven ortamı
oluşsun istiyorum. Ama çok tuhaf bir şekilde Cem ve Yasemin’i de
yakıştırıyorum. (Yasemin’e prenslerden prens beğenemiyorum.) Belden aşağı da
vursa, ters istikamete de girse sanırım Cem’in, eski Cem olmadığına ikna oldum.
En azından sonuç odaklı. Hedefi belli. Sonuçta Sarp’ı yerlerden göklere kadar
kıskanıp bir şişe alkolü Alara tüketmedi. Yasemin tüketti.
Diyecek çok şeyim var ama aklıma gelmiyor... Cem’in yanında. Cem
de ayağına gelen bu ortayı çok güzel gole çevirdi. Açık yakalamak,
yakaladığında vurmak… İşte bunlar hep doğanın acımasız kanunları. Cem bu kadar
aksiyon halindeyken bunu nasıl becerdim bilmiyorum ama o da Uğur Kurul farkı
olsun. Cem’e inandım mı? İnandım. Bitmiştir.
Yazı devam ediyor...