● Önce balığa, sonra ocak başında rakı-balık-helvaya giden ve şimdiden favori entourage’ım olan beşli. Toplanır toplanmaz birinizi kaybetmiş olmak gibi küçük bir pürüze takılmamayı tercih edip, önümüzdeki maçlara bakmayı temenni ediyorum. Acilen. Mutlak suretle. Halı saha olur, kayak olur, hatta Pamir’in yerine minik İso’yu aldığınız takdirde istediğiniz herhangi bir aktivite olur yani ben karışmayayım. Görmeden gözlerim açık gider gibi bir cümleye başlayıp gerisini getiremez hallere düşmeden bu bahsi acil kapat kapat Virgo. Tamam sustum.

● Kardeşimin gereksiz bir aksiyon bulup ekseriyetle güldüğünü söylediği araba sahnesini ben çok sevdim. Yolcu koltuğunda daima cool’dan karizmadan yıkılmakla meşgul olan Ömer İplikçi’nin sükûnetini parça parça kaybedişine ve kendisinden de deli çıkan sevgilisiyle imtihanına ben bayıldım sizi bilmiyorum. Sağa çeker çekmez topluca suya indirdikleri yelkenler de pek şahane idi. Keşke 8-10 saat mesafede olMAdığını bildiğimiz o dağ evine de sabahın değil gecenin bir köründe varsaydılar da, ettikleri kahvaltının kahvaltı olduğuna ikna olabilseydim matmazel! Ayrıca sorunlarını sevişerek çözen çiftler arasına katıldıklarına göre Defne’yle Ömer’i İtalya’ya değil başlamışken direk Hollywood’a mı yolcu etmeye yürüsek?

● İtalya demişken, telefonun ucunda ara bozmayı çaresiz bekliyor gibi duran kadın sesinden (madem tahmin olaylarına girdik, ne kaybederim?) Ömer’in vicdanını perişan eden sır/kaza ile ilgili bir şey çıkmasını bekliyorum ben. Bu elbette Defne’nin – kendisine hiç bir şey anlatılmadığı için haklı olarak -  konuyu yanlış anlayıp, kaçacak bir yuvası kalmadığı için anahtarının saklandığı yer gözümüze gözümüze sokulan dağ evine kaçmasına engel olmayacak gibi görünüyor. Sadece bir his... Bakalım.

Daha fazlasını dileyebileceğimize günlere kadar, kalalım sağlıcakla...

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER