Kısa kısa...

● Yetişmeye çalışmayı bırakıp, tevekkül etmek. Hayata kafa tutmak, ama son kararı da hayata bırakmak. Vakti zamanında “bir de binaya sormak lazım” diyen Ömer’i dinlemesi gereken zamanın geldiğini fark eden Pamir Marden. Bina bazen sizi seçmez. Çünkü başka bir toprağın üstüne atmıştır temellerini. Sökemezsiniz. İşte o vakit, yelkenleri başka rüzgarlara doğru kırma vaktidir. Toprağa temel atamadığınız noktada, vakit temel atılamayan denizlere, zaptedilemeyen dalgalara dönme vaktidir. O güzel Pamir’ler, o güzel yelkenlere rüzgarı doldurup gittiler.  Tüm iyi ve kötü yönleri ile daima “güzel” bir karakter olan Pamir’e ve onu hep çok güzel oynayan adam Seçkin Özdemir’e güzel bir elveda da benden gelsin. Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden o gemi içinde sonsuz mutluluklar, ‘deniz insanı’ Pamir Marden... 

● “Beni sevilmeye değer olmadığıma inandırdın” diyen, Defne’den sonra ikinci kez aynı yerinden canımızı sızlatıp geçen Seda. Sana güle güle yok daha, çünkü sevilmeye değer olduğuna bir kez inandıysan; korkularına, çekincelerine istesen de yenilemezsin artık kolay kolay. Vakit Sinan için de bizim için de tevekkül etme vakti bundan gayrı. 

● Kedi değil, Bengal kaplanı olmak. Özletmek, mahrum bırakmak. Özür dileyen değil,  tepeye çıkan olmak. İşe yarar mı? Yarar. Market raflarında best seller olur mu, olur. Ama hangisi yıllar geçse de  unutulmayacak şarkılardan olur biliyor musun: Gönül ferman dinlemiyor. 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER