Onun sevdiğinden...
Sen ağlama Mahir biz dayanamıyoruz.
Bugün müsadenizle uzun yazacağım. Bölüm öyle tadında olmuş ki bir kısmını ya da bir sahneyi atlarım diye ödüm kopuyor. Bu hafta bir duygu sağanağı altında oradan oraya koştuk durduk. Ayrılık, aldatma, en sevdiklerimizi kaybetme korkusu, veda bölümün başlıca temalarıydı. Bu gece hiç olmadığım kadar sessiz izledim bölümü. Telefonu elime alıp en azından bir şeyler yazıp paylaşmak istedim, olmadı. Mevzu hem ayrılık, hem de veda olunca bünyemde böyle bir tutukluk oluyor elimde olmadan. Bölümü izlerken sanki reklam araları yoktu da, oturdum bir bütünü tek defada izledim ve kalktım! Uzun zaman olmuştu, böyle güzel ve duygulu bir bölüm izlemeyeli. Evet, belki de sadece toplasanız altı yedi dakika gördük Mahir'in isyanını, Feride'nin gönülsüz vedasını. Yetti mi? Kesinlikle, fazla bile geldi. O resme düşen gözyaşı var ya; boğazımda oluşan, yutkunamama sebep olan, adını bilmediğim o duyguyla bıraktım kendimi. Çok güzel bir andı. Benim için artık unutulmaz bir sahnedir, Kenan İmirzalıoğlu'nun devleştiği andır, hatta bize minik bir resitalidir, hediyesidir. Arz ederim!

Uzun süre sessiz olan ve tepkisinden korktuğunuz birine "bu halin galiba fırtına öncesi sessizlik, birazdan fırtına da kopar" dediğiniz oldu mu? Ben uzun zamandır Mahir için "keşke konuşsa, bir tepki verse ama şöyle susmasa" dedim durdum, sanıyorum hepimiz dedik. Biliyorduk ki; Mahir en ağır şekilde tepki verecekti. Geçen hafta yazdığım, Mahir'in iç dünyasını görmeye dair hayallerim sonunda gerçek oldu, çok şükür. Mahir kaybettiklerinin acısını içinde yaşarken, bize de onunla beraber o acıya yanmak düşse, dokunsak gene yüreğine, belki de bağrımıza basıp teselli etsek gene! Bu Mahir'i iyi biliyorum ben ve itiraf ediyorum ki bu halini çok özlemişim. Acısını, öfkesini, mutluluğunu yaşarken hep aynıdır Mahir. İçinde tutamaz duygularını; mutlu mu gider sarılır Feride'ye, kızgın mı mutlaka dile getirir bunu.

Haftalardır tam da bu Mahir'i görmek istiyordum. Tepki vermesini, kaybettiklerine olan hasretini görmeyi. Deftere sarılıp ağlayan da Mahir, kabul ama bu bölüm Yasin'in cümlelerinin ağırlığından koşarak uzaklaşan, duvardan sevdiğinin resmini indirip yüreğine asan, lakin kalbinin aklını yendiğini izlediğimiz Mahir gerçek Mahir'dir. Feride'ye kendini affettirme çabası içerisine girdiğinde, bizim de gözümüzde bir nevi Mahir'i aklama olayı olacaktı, bence gayet güzel bir başlangıç oldu. Mahir ilk adımı attı, gizli aşkın ilk sinyallerini aldık. Güzel olacak, hayırlı olsun. Bu hafta Mantar Çorbası'na; "artık safları değiştirelim, Mahir kendini affettiriyor" dediğimde güzel bir kahkaha patlattı bana. Safım belli aşkın tarafındayım; aşikar ya da gizli onlar hep el ele olsunlar. Yeniden hoş geldin Mahir, seni özlemiştik.

Gidiyorum demekle gidilse keşke.

Feride'nin yalnızlığı ve çay bahçesinde ki halleri tam bir vedaydı. Kadehini kaldırıp "artık sen de herkes gibisin" derken bile inanmıyordu söylediklerine. İnanan insan getir Kemalettin "O'nun" en sevdiği peynirden getir der mi? Anılarla vedalaşmaya gittiği mekanda son defa sevdiğinden bir tat kalsın istedi. Sanki Mahir yoksa Feride kimsesiz, tek başına kalmış bir kız çocuğu gibi mahsun oluyor. Onlar hem yar, hem de yara birbirine. İnsan yarası acıyor diye geçer mi canından? Geçemez! Acıyan yaranıza basılan tuzları da seversiniz. Feride gibi sevme dersleri almalı bu yüzden insanlar. Hastane önünde ki o duygulu veda anı Nazif  Baba'nın çaresizce "ah Mahir ne yaptın" sen bu kıza bakışı, Feride'nin kendi babasına sarılır gibi veda edişi şahane işlenmişti. Feride eşyaları elinde giderken adliyeye de veda etti. Sanırım yeni adliyeye geçiyoruz. Aslında orada bile önce Mahir'e veda etti, Bahar'a, hatta cancağızım Turgut'a bile. Hem eskiye gittik bu sahnelerle, hem de bu aşkın ne çok yol aldığını gördük yeniden. Daha gidecek güzel yollarımız var. Umutluyuz.

Bu defa kahve tatlı ama gerçekler acı!

Yasin - Songül - Osman üçlüsünün ufak hesaplaşması dozundaydı. Ufak diyorum çünkü henüz büyük kıyamet kopmadı. Her ne kadar Songül'e hak vermesem de; sevmediği biri ile evlenmeyeceğini ve (asla evlenmemesi gerektiğini) Nazif Baba'nın böyle bir hadiseye izin vermeyeceğini de iyi biliyorum. Yasin haklı bile olsa, içine girmeye çalıştığı çözüm bir o kadar yanlış ve saçma geldi kulağıma. Tarz değilsin Yasin şansına küs. İstenmeyen insan olmayı kabullenmek de bir erdem, Yasin'de yoluna başka bir aşkla devam eder artık! Suna boşuna soluğu Yasin'in yanında alıp durmasa gerek. Öpücük hadisesi başına kalan Yasin'e çok verip veriştirdik. Ama bugün seni de affettik Yasin haberin olsun. Mahir'e söylediklerinle gene kalbimizi kazandın. Eski sıcak aileyi görmek belki zor, ama ben bu bölüm Kara ailesinin o eski güzel hallerinden bile bir kuple buldum izlerken.

Berdan'ın ölümü ile Orhan ve Zehra'yı yeniden göreceğiz. Eski aşk alev alabilir.  Orhan için belki de iyi bile olacak bu dönüş, şu dinmez öfke belki bir nebze durulur aşkla. İlknur'un şu an çok sağlıklı olmadığı kesin buna rağmen Mahir'i en iyi tanıyan olarak Belgin'e dökülmesi beni şaşırttı, bunu demeden geçemeyeceğim.

Teşekkür etmek için ayrıca not aldığım bir şey var bugün; dizide çalan şarkıların seçimleri. Muhteşem, başka bir kelime bulamıyorum şarkılara. Dizi ile öyle bir paralellik gösteriyor ki seçimler, mest olmamak elde değil. Kadınım şarkısını bilmesem sanki bu bölüme özel yazıldı sanacağım! Ama varsa Mahir- Feride aşkına bir özel şarkınız onu da alırız yani hiç sorun yok. Hatta bu aşkın bir şarkısı olmalı diye ısrar edenlerden biriyim.

E bu kadar anlattın hani Belgin demediniz mi? Belgin doğru taktikle yanlış ilerliyor. Artık Mahir'in tüm hayatını öğrendi. İçine dahil olmak isteyecek (oldu demiyorum dikkat ederseniz) ve evet korkarım ki bu gidiş saplantılı bir aşka dönecek. Sen iyi bir insansın, kimseye zarar veremezsin derken bile her tarafından hayranlık akıyordu. Evet, git gide artıyor hayallerinden taşan adama olan büyük ilgi. Bir diğer husus Mehmet Saim! Bu kadar parayı nereye götürecek acaba? Bir kızı, bir de torunu var bu dünyada. Onlara bile nasıl davrandığı ortada. Bir fakir fukaraya göz dikmemişti, gecekondu mahallesinde rant peşinde. Hayır, anladım kendi için değildi bu yardım isteği lakin tanıyoruz değil mi? O kimseye günahını bedavaya vermez.

Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz! Heh işte tam burası için söylenmiş bir söz.

Ayten için destan yazacağım ama çok konuştum. Muhteşem bir evrim geçiriyor. Kim derdi ki Ayten, Mahir'in karşısına çıkıp 'durdur Feride'yi' diyecek. Aynı Erdal abi gibi şaşkınlıkla baktım Ayten'e bugün. Ve kafamda kalan en büyük soru işareti; Mahir'e günahsız insanları öldürtmek! Mahir buradan nasıl yırtacak merak ediyorum.

Tren garında bile gözü yolda "acaba gelir mi" diye bekliyor olmak! Saatin tam 16.00 olduğuna bakmadan delice sevdaya koşmak. Aşka, umutlanmaya varız değil mi? İnsan tam da dibe vurunca yükselişe geçmez mi? Bugün çok konuştum, bölümün güzelliğine verin. İçimize işleyen ayrılık acısının, gene içimize işleyen aşk versiyonunu hatta daha da güzel bir bölümünü dört gözle bekliyorum herkes gibi. 

Umarım ki kaçan trenleri kovalamaktan ziyade tren kalkmadan yetişirsiniz sevdiklerinize!



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER