Sevgili okur, hazır ol lütfen Defne'ye de geliyorum. Ama'lardan, bitti'lerden, korkuyorum'lardan, nefes almak istiyorum'lardan, kalbim tekliyor senin yanındayken'lerden elbette çok sıkıldım. Defne'nin Google'da "Aşk nedir?" diye bir arama yapması ve forum sitelerine bi' dalması lazım. Aşk hakkında yazılmış şiirleri, kitapları okuması, şarkıları dinlemesi lazım. Hangi aşkta kalp teklemez? Aşka düşüp de korkmayan mı vardır? Canının yanmasından korkan, aşık olmasın. Bir gün öleceğiz zaten hadi topluca intihar edelim madem. Hangi aşk yarasız beresizdir allasen? Defne dua etsin ki karşılıksız aşk yaşamadı. Defne şükretsin, sevdiği adam bir kiralık aşk çıkmadı, ona ailesiyle beraber bir sene yalan söylemedi ve düğüne beş kala hayatının şokunu yaşamadı.
Defne'nin, Ömer'i -istemeden- dahil ettiği bir sırrın açığa çıkması durumundan buralara gelmemişler de, sanarsız ki çok ciddi şiddetli Ömer'den kaynaklı geçimsizlik yaşamışlar gibi saçma sapan bir "Beraber olamıyoruz." sendromunun ortasındaydık. Ve Ömer en nihayetinde -çok şükür- pes etti. "Benden buraya kadar." dedi ve çekti gitti. Sen dedi, beni dedi, görmek isteyene kadar dedi, beni de, görmeyeceksin dedi. Öyle dedi değil mi? Bunun gibi bir şey dedi işte. Ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi.
Bu sefer iyi ki gittin Ömer İplikçi, tam isabet!
Normal koşullarda, insan sevdiğinin kıymetini, o gidince anlarmış. Fakat Defne bir parça -a-normal olduğu için, "başkasına" gittiğinde anlıyor. Şaşırdık mı? Şaşırmadık. Feryal diyorsun, Ömer diyorsun, nişanlılık diyorsun. Aytekin'cim karıştırmış olabilir misin canım? Fikret'ti çünkü Ömer'in nişanlandığı kişi, Feryal değil diye biliyorum ben. Ömer de ne pis adammış, adında "F" harfi olan herkesle mi nişan haberini alacağız? İlle "F" harfinden gideceksek peki. Defne'de de "F" var sonuçta da, İz'in suçu neydi peki? Neyse belki onun da soyadında "F" harfi vardır, üzülmesin.
Haki gömlekli bir adet Ömer İplikçi fotoğrafı yerine elma görünce, ayvayı yemek zorunda kalan Defne'nin gittikçe kabaran kıskançlık damarları, "the kadın" olmasına sebep oldu diye anlık mutluluğum, mutlu ayrılmama yeter mi? Hemen söyleyeyim, yetmez. Bana bunlarla gelmeyin, fazlasıyla gelin. Fazlasıyla gelin çünkü yine toplasan üç tanecik başa, ortaya, sona sıkıştırılmış DefÖm sahneleri, bir hafta geçirmeme yetmiyor. Pamir'in havasını almasına, Defne'nin kurallar koymasına, Ömer'in gülümsemesine ve bir kez daha haki gömlek giyecek olmasına sevinirken, eksik kaldığım yerleri görmezden geleceğim diye bir şey yok. Tam olarak hesaplaşıldı mı derseniz, cevabını ben de bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var o da, "Defne işte." Çünkü, onlarda böyle cereyan edebiliyor olaylar.
Yazı devam ediyor.