Öncelikle şunu söylemek istiyorum, elli sekiz bölümlük Kiralık Aşk yolculuğunda, çok fazla kez toplum bilinci üzerine mesajlar verildi. Önemli konuların çok kez altı çizildi. Ama bu hafta, ülkemizin belki de en büyük sorunlarından birinin üzerinde duruldu. Kocası Cevdet tarafından tartaklanan Ayşegül'e Topal Ailesi sahip çıktı. Cevdet'e aynı dersi Nihan ve Defne verdiler. En güzel mesaj da şuydu: Olanları öğrenip, eve koşan Serdar ve İsmail bu duruma öfkeliydi. Serdar, "Ulan kadına el kalkar mı be?" diye sitem ediyordu. Nihan'ın cevabı da çerçeveletip duvara asılacak kadar değerliydi. "İnsana el kalkmaz!" Böylesi önemli bir konuya parmak basan Kiralık Aşk'a, bu toplumun bir vatandaşı olarak çok teşekkür ediyorum.
Hiçbir canlıya el kalkmaz.
"Şiddete hayır!" demekle yetinmemeli, elimizden geleni fazlasıyla yapmalıyız. Sahip çıkmalıyız, durumu çözmeye çalışmalıyız. Defne gibi, Nihan gibi, İso gibi kınamaktan öteye geçmeliyiz. "Ben sizin başınıza iş açmayayım, gideyim artık." diye incelikten kırılacak Ayşegül'lere böyle yaşamaya devam etmek zorunda olmadığını hatırlatmalıyız. Çünkü hepimiz insanız, her şey bizim için ve yarın bu bizim ya da bir yakınımızın da başına gelebilir, unutmamalıyız! Ve her ne kadar şiddete karşı olsam bile, Cevdet gibi laftan anlamazlara el kaldırmak -bazen- mübahtır!
Her hafta hayatı üç saat askıya almak üzere, Kiralık Aşk vakti ekran başına otururum. Bu sefer Kiralık Aşk'ı askıya almayı tercih ederek, hayattan kopamadım. Spoiler alabileceğim herkesle iletişimimi kesip, bölüm bitene kadar sosyal medyada ölü taklidi yaptım. Bölüm biter bitmez, Star Tv'nin sitesini spamladığımda, aklımda tek bir soru vardı: Defne ve Ömer konuşabilmiş miydi?
Aksilikler ve yanlış anlamalar birbirini kovalayabilir bazen. Söz konusu Defne ve Ömer olduğunda, evrenin kendini infilak ettiğinin bilincindeyiz, -ilk bölümden bu yana- uzun zamandır. Defne son adımını attığında, Şükrü Abi'm çoktan arabayı çalıştırmış olabilir. Defne, Ömer'e gideceğini söylediğinde Sinan, Ömer'in yalnız kalmak isteyeceğini bir taraflarından uydurabilir. Defne, Ömer'i aradığında, Ömer'in telefonu kapalı olabilir. Ömer'e gitmek istediğinde, İso'nun derdiyle burun buruna gelebilir. Ömer, Defne'ye koştuğunda, onun Pamir'le olduğunu öğrenebilir. Defne, Passionis katına en nihayetinde çıkabildiğinde, Ömer'in Feryal'in yanında olduğu gerçeğiyle yüzleşebilir. Ne olmuş yani bir türlü kesişememişse yolları? Yollarını değiştirmediler ya!
Pek tabii Aytekin ve Derya'nın gazına gelen Ömer ve Defne'si, kıskançlıklarından çatır çatır çatlayabilir. Böyle şeyler olabilir yani ben alışkınım. Hatta, Feryal'in "F"sini duyduğu anda, işin içinde "iş şeysi" olmadığını derhal çakan Defne, Ömer'in karşısında şaha kalkıp dört nala "İlk bana söyleyeceksin!" diye koşabilir. Ömer de durabilir mi, yapıştırabilir cevabı "Neden sevgili miyiz?" diye. Böylece tüm sözler tükenebilir. Sevgili olamamalarına -hatta şuan evli olamamalarına- sebep Neriman'lı, Necmi'li ve Pamir'li kabuslarını hatırlayabiliriz Ömer'in tam da bu anlarda.
Bilinçaltının prodüksiyonuna kurban be Ömer İplikçi.
Kakmandu'ya giden Sinan'ın tüm erememişliğine rağmen, Roma havasından mıdır suyundan mıdır bilmediğim bir şekilde erebilmeyi başarmış Ömer'in rüyası, yol göstericisi olabilir elbette. Neden olmasın? İkinci şans bahane, bedavaya Passionis'in olan masa şahane. Çünkü bu devirde mobilya pahalı sevgili okur, malum Pamir Marden bile Ömer'in eski evdeki eşyaları kullanıyor.
Yazı devam ediyor.