Keşke o kadar midye yemeseydim de bu romantik anı bozmasaydım Kemal!
Ozan’ın yaşaması bir dert, ölmesi bir dert resmen. Yaşarken, kendisine işlettirilen cinayet yüzünden ortalık karışmıştı, şimdi de ölümü yüzünden karışıyor işler. Bir zehirleme olayı için ne kadar çok adam istihdam etmek gerekiyormuş? Emir Galip’ten rica eder, Galip Benderli’ye başvurur, Benderli Sabahattin’i ayarlar, Sabahattin Ozan’ı zehirler… Daha arada eksik halkalar olduğu iddia ediliyor. Benim kafam döndü arkadaş! Üstelik bunun bir de hastane aşaması var. Bu sahnelerden çıkaracağımız ders; cinayet çok komplike bir iş, mecbur değilseniz kalkışmayın!

İki haftadır bölüm sonlarında Ozan’ın öldürülüşüyle ilgili ters köşe yapıp heyecanlandırıyorlar insanı. Geçen hafta Zeynep’in bir parmağı varmış gibi davranıldı. Şimdi de Nihan’ın kardeşini hapisten kaçırmış olma ihtimali belirdi. Nihan, Emir’in aklına uyup Ozan’ı kaçırmak gibi bir işe kalkıştıysa o zaman Kemal’i “Senin yüzünden!” diye suçlaması ve o hınçla gidip mahkemede aleyhine ifade vererek onu tutuklatması çok havada kalır. Ayrıca kaçırılacaksa bunu Ozan’ın da bilmesi gerekir. Hapisten kurtulacağını düşünen Ozan’ın da intihar etmesi son derece mantıksız olur. Yani en azından kardeşinin intihar etmeyeceğini bilen Nihan’ın, bu “intiharda” bir bit yeniği araması ve Kemal’i suçlamaması gerekir. Dur bakalım, bu terste bir işlik var.

Aslında Nihan Ozan’ın intiharı konusunda Kemal’i öyle büyük tepkilerle suçlamasaydı, Ozan’ı kaçırması fikri aklıma çok yatardı. Neticede Ozan, Nihan için dünyada her şeyden önemliydi. Vildan’a şimdi de çocukluğundaki gibi kırıp döktüğünü söylemesi, Nihan’ın son zararını kardeşine vermiş olması fikrini de doğururdu. Ama işte, bir sene önce Kemal’i baş sorumlu olarak görmesi her şeyi bozuyor. Umalım ki Nihan, Emir’in bu teklifini reddetmiş olsun, işin altından başka düğümler çıksın. Hem benim hatırladığım kadarıyla Emir’in o sırada hedefi Nihan’ı bayıltıp, ondan habersiz, karnındaki bebeği aldırmaktı. Bunun için ona ilaçlı kahve içirmişti. Ne ara Ozan’ı kaçırma planı yaptılar?

Galip’in Asu’ya açılmasını beklemiyordum açıkçası. Tabi hisseleri Nihan sahipleneceğine hiç değilse bir Kozcuoğlu sahiplensin. Ama nasıl da soğuk, nasıl da uzak bir konuşmaydı. Yıllar sonra kavuşan bir baba-kız yoktu ortada. Zaten Galip’in bu konuşmayı yapma motivasyonu da, hasret kaldığı çocuğuna kavuşmak değildi. Öyle olsa neden bir yıl boyunca beklesin ki? Söz konusu Asu olmasaydı, yıllar sonra babasına kavuştuğu anın bu kadar duygudan yoksun olmasına üzülebilirdim bile. Aslında Kemal ve Nihan’ın, Emir’i bitirmek için bu kadar çabalamasına gerek yok. Bu işi onların yerine Galip ve Asu halledecek gibi gözüküyor. Yalnız Kozcuoğlu kardeşler de biraz hayırsız çıktı sanki. Annelerini hiç ziyaret etmiyorlar artık.


Bana fakir edebiyatı yapma Emir, sen koskoca bir Kozcuoğlu'sun!

Nihan’ın şimdilik intikam yolunda tökezlemeden ilerlemesi ve hiçbir tuzağa düşmemesi hoşuma gidiyor. Çekirge bir sıçradı, iki sıçradı ve hep de zıplar inşallah. Kemal’le Ankara’ya gönderilmesini Leyla sayesinde çözüp hemen geri dönmesi ve Galip’in önüne koyduğu sözleşmeyi  ikiletmeden imzalaması, Galip’i pek ikna etmese de mühim olan Emir’in ikna olması. Emir’in bunun üzerine babasına “Dokunma!” diye çıkıştığı tiradında, Bizim Aile filminde Münir Özkul’un canlandırdığı Yaşar Usta’nın, fabrikatör dünürüne çıkışını hatırlayanlar da el kaldırsın. “Dokunma artık aileme, dokunma Nihan’ıma, dokunma kızıma, dokunma huzuruma… Eğer onların kılına zarar gelirse beeen, ömründe bir karıncaya bile hayrı dokunmamış ben, Emir Kozcuoğlu, hiç düşünmeden çeker vururum seni! Vururum ve dönüp arkama bakmam bile!”

Ayhan gerçekten de ezber bozan bir karakter. “Mesleki” konularda tam bir kabadayı olsa da özel hayatında beyefendi bir duruşu da var. Leyla’yı düşünüp ona kocakarı ilacı getirmesi hem şaşırtıcı hem de şık bir hareket oldu. Ayhan ta başından beri içten içe Leyla’dan etkileniyor aslında ama ben esas aşık bir Leyla’nın ne hale geleceğini, gerçekten de leyla olup olmayacağını merak ediyorum. Tabi bir de Ayhan’ın Acemzade soyadına olan alerjisinin nedenini…

Geçen hafta kadar olmasa da, bu hafta da dolu dolu bir bölüm izledik, yeteri kadar beyin hücremizi yaktık. Bir klişeyi gerçekleştirerek “41 kere maşallah!” da diyeyim… Bakalım Nihan ve Kemal’in o ıssız yerde buluşmaları bize hangi kapıları açacak?

*Athena, Yalan
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER