● Seda ile Sinan çok güzel oldular. Yani oturup 3 sayfa onları yazsam çok daha okuması keyifli bir yazı olurdu, bunun için Seziş stayla biraz üzgünüm galibaaaağğğğ ☹ Beraber omlet filan yapmaları çok şirindi. Aslında çocuk eksenli hikayelere hiç bayılmıyorum ama bunlarınkisi sanırım bütün abartılı yanlarına (veya çocuk sahibi olmadığım için abartılı zannettiğim ama aslında fazlasıyla gerçekçi olan tüm detaylarına) rağmen bana sahici geçiyor. Eski bir sevdadan kurtulan, sulh olan Sinan kalp ben. Ama şiire fazla kaptırıp tıraş olmaması en büyük temennim. Daha ilkinin üzüntü ve limon kabuğunu üstümden atlatamadım, ikinci bir darbeyi kaldıramam. 

● Ömer “özel bir iş için” diyerek Albertine Kayıp’ı bulmak için çıkarken keşke Defne de duysaydı ve “özel iş mi? özel işmiş!!” deseydi diyenler? Ama yeterince benzer bir uğraş oldu, öyle değil mi? Gerçi bu akşamın tek başına hiç bir şeyden tam memnun kalamama timi – bazen oluyor böyle n’apalım – Virgo’nun bir arzusu da sevimli huysuz ihtiyar İlyas beyin elini sallasa çarptığı gerçek zevkleri olmayan özenti genç iş adamlarının sonuncusu olmadığını Proust döktürerek kanıtlayan Ömer’in ağzından Defne için de “onun Albertine’i olması” dışında 1-2 derinlikli söz duymaktı. Zira kendisinin “bu kitabı bana sen mi aldın?” yüzleşmesinin yaşanması için bir rolü olabileceğine inandım ben. Hazır konuşmuşken Defne’ye Ömer’in kendisine olan aşkından accık bahsetse fena olmazdı diye düşünmeden edemiyorum, malum bizim sinyorun bu departmanda şimdilik çok yol kat edebildiğini iddia etmek güç. Tabii bu arada, İlyas bey iyi güzel tamam ama, o kendisine özel ayakkabı tasarlanacak olan kızının da bir gün çıkacağı varsa 15 yaşından küçük bir kız çocuğu olması duası enter! 

● Eh Ömer İplikçi. Bu kez hem delikanlı olup hem duruşunu bozmaman pek uzun süre mümkün kalamayacak gibi görünüyor, zira sen kalkıp başkasının özel hediyesinin üstüne konmayacak tıynette bir adam değilsen bile o adam sana  kendisini sevdiğin kadınla karakoldan toplatabilecek tıynette. Bakınız, sevdiğin kadını tutup lunapark’a götürmesinden bahsetmiyorum. Açıkçası, az yanda sırf iki Albertine dedi diye o hediyeye ortak çıkması dururken Defne’yle pamuk şeker yemesini çok umursayamadım. Sadece Defne’nin koca ayıyı kazanıp Pamir’e hediye etmesine baya bir güldüm, çünkü buyur Ömer senin olsun oturun birbirinizle uğraşın der gibi olmadı mı, oldu zaar! Ve kriminal aktivite yanlısı olmasam da – hadi diyelim öyleyim, o vakit Ömer’in Defne’yle duvar boyarken yakalanmasını tercih edecek olsam da – sütlü nuriye macerasını verdiği mesaj ve baklavaları yerken çekilen kadrajın şahaneliği için mazur görebilirim. Gördüm hadi, tıp!


Haftaya görüşmek üzere. Mümkünse kaldığı yerden. Artık gül ile mi olur dikenle mi bilmiyorum ama bir kez daha yarım kalmadan...

Sevgiyle!

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER