KISA... KISA...
- Öncelikle bu yeni Ömer’e
aşık olduğumu sizlere birkaç kez tekrarlamıştım. Her hareketiyle buna daha da
emin oluyorum. Sert adam mı seviyorum nedir? “Arabadan çık” diye isyan edişi
pek de hoşuma gitti. Ancak en çok hoşuma giden Defne’nin ona inat o arabada
kalmak yerine, Sinan ile gitmeseydi. Bu hareket ve ardından gelen konuşmaların
hiçbir zaman oyun insanı olmayan Defne’nin Ömer’den uzak durma adına bile
isteye Pamir’e yaklaşmayacağının en büyük kanıtıydı. Şüphe duyanlar için iyi
oldu. Belki patronu olduğundan ya da bazen insanları kıramadığından bazı
hareketlerde bulunabilir, ama bu hareketler tamamen dostvari olacağına eminim.
- Sinan 53.bölümde bu aşkın
katalizörü oldu. Ve bu görevi başarıyla devam ettiriyor. Defne’yi o arabadan
çıkarıp yanına alışı, sahilde yaptığı konuşmalar, bu aşkın hiçbir zaman
arkadaşlık olamayacağına dair öğütleri çok hoşuma gitti. Aynı şekilde Ömer’e de
terasta buna benzer sözler söylemesi. Hatta bununla da kalmayıp Necmi’yi bile
Ömer’in aramasını sağlaması Sinan’ın “kardeşim” sözünü artık sonuna kadar
hakketmesini sağlamıştı.
- “Oysa ki ben yüzyıllık
bir dostluğun başlayacağını sanmıştım.” Ah be ustacım, ben de öyle sanmıştım.
Neler neler hayal etmiştim. Ama unutmuşum İso, Defo’nun; Sinan ise Ömer’in
dostuydu. Bu da hep böyle kalacaktı. Ve gitmeden önce neler yaşamışsa belli ki
Ömer ve İso arasında pek de hoş olmayan bir konuşma geçmiş. Atölyedeki
karşılaşmadan bunu hissettim. Evet, Defne üzüldü diye İso bu kadar tepkili ama
aralarında da bu olaya dair bir hesaplaşma sinirlerin en yoğun olduğu dönemde
gerçekleşmiş belli. Belki daha sonra yeniden başlar bu dostluk, belli mi olur?
- Nihan sen nasıl birisin
canım benim? O ne güzel anne şefkatidir. Tüm yaşanan karmaşanın ardından
Defne’nin huzuru küçük İso ve Nihan’a sarılarak bulması gözlerimden yaşlar
akıttı. Yeri gelince doğruları söyleyen, yeri gelince de seni bir anne gibi
sarıp sarmalayan dost zor bulunur. Ne düşünüyor ve hissediyorsa o... Yalan yok,
sahtekarlık yok.
- İso da iyi bir dost kabul
ediyorum. Çok kızıyorum bu aralar ona ama iş konusunda karar vermekte zorlanan
Defne’yi yönlendirme şekli tüm kızgınlığımı yok etti. Ömer’e ne kadar sinirli
olursa olsun ya da Defne’yi ne kadar üzmüş olursa olsun, iş ile aşkın ayrı
olduğunu çok güzel anlattı. Ah bir de sürekli gazı alan Defo yine Ömer’in
kendinden emin hallerine gıcık olmasaydı daha iyi olurdu ya neyse... İso doğru
yolu gösterirken tek bir söz ile yine hata üstüne hata yapmayı başardı. Ama o
son hatasıydı ben biliyorum. Ömer’in kendinden bu kadar emin olmasına kızmıştı.
Ve haklı da... Bir yıl sonra bu kadar kolay değildi her şeyin başlaması.
Yelkenleri indirmek istese de; bir çift söz, çalan ıslık ya da etkileyici bakış
bunun için yeterli değildi.
- Valla Defne haklı.
Sürekli onu savunuyor gibi görünüyorum ancak Ömer’e gitmesi konusunda ne kadar
hak verdiysem, döndüğündeki bu rahat tavırlarına da biraz üzüldüm diyebilirim.
Ama o da öğrenecek. Kiralık Aşk bir değişim ve evrilme hikayesi. Herkes
yaşadıklarıyla değişiyor. Aşk değiştiriyor. Ömer artık hiç olmadığı kadar
yerinden emin. Kafasında cevaplanmayan hiçbir soru kalmadı. O yüzden başlayan
bu yeni inşaatta törpülemesi gereken özelliklerini törpüleyecektir. Kendinden
emin hallerinin bazı şeyler için yeterli olmayacağını anlayacaktır. Bu seferki
yaralar çünkü o kadar yüzeysel değil ne yazık ki.
- Herkesin unuttuğu ve
hatırlatmak istediğim bir şey var; Kiralık Aşk temelinde Defne-Ömer aşkı olsa
da aslında Defne’nin hikayesi. Zaten dizi de “bu BENİM hikayem” diyerek
başlıyor. Onun yaşadıklarıyla değişmesini... Biz her şeyi onun gözünden görüyoruz.
O, Ömer’i gözünde ilahlaştırdığı için kusursuz bir Ömer izliyor; kendine
güvenmediğinden de sürekli hata yapan bir Defne görüyoruz. Defne’nin hala Defne
Topal olması için gideceği yollar var. Hala acıları ve unutamadığı korkuları
var. O nedenle Ömer’in Defne’si olmadan önce bir daha terk edilmeyeceğinden
emin olmalı. Belki de yine kendinden ödün vermesi gerekmediğinden. Bu da Ömer’e
düşüyor. Artık yalnız olmadığını ona inandırması lazım. Bankta bir zaman “ben
varım” dediği gibi, varlığını en derinden hissettirmeli. Daha önce oyun
yüzünden bu şansa sahip olmamıştı. Hayat girmişti araya ama şimdi tam zamanı. Öfkesi,
etikleri ve keskin çizgileriyle aradaki engel olmaktan çıkıp tam tersi
birleştirici madde olmalı. Eğer Ömer, Defne’nin korkularını yenip evrilme
hikayesini tamamlamasını sağlarsa işte o zaman Defne de; Ömer’in Defne’si
olacaktır.

- Ve sıra hep bahsetmek
için sona bıraktığım isme geldi: Pamir. Geçen hafta içimden bir hissin kimseye
belli etmeden Defne ile Ömer’in bir araya gelmesine yardımcı olacağını
söylüyordu Pamir’in. Valla ne yalan söyleyeyim hala bu düşüncem devam ediyor.
Bir kanıtım var mı? Hayır. Ancak sadece bir his... Akrep olduğumdan hislerim
kuvvetlidir derler. Sonuçta adam gece düşünmüş ve Ömer’in haklı olduğunu
anlamış, değil mi? Ayrıca o daha çok oyunun sonucunda çok, kendisini seviyor.
Heyecanı ve eğlenceyi. Üstelik Ömer’in Defne’ye; Defne’nin de Ömer’e hala deli
gibi aşık olduğunu bal gibi biliyor. “Albertine Kayıp” ve “Tren kazası” sözleri
bunu apaçık belli ediyor. O zaman da Defne zaten kararını çoktan vermiş oluyor.
O da oyununu oynayarak biraz eğlenecek. Belki bir zamanlar beraber geceler akıp
eğlendikleri hatta birbirleri için dayak yediği akrabasına yardımcı olacak,
belki de teyzesine inat oyunda kumandaya sahip olmaktan hoşlandığı için
yapacak. Tam nedenini ve nasıl olacağını bilmiyorum ama her attığı adımı özenle
seçecek onların bam teline basmak adına.