Evet, aşkta suçlu yoktu. Geçen bir yıllık molada tüm hesaplar kapandı. Geçmişte inşaatta yaşananlardan ders alarak bu sefer hatasız devam etme zamanı. Biraz İso’nun dediği gibi acele etmeden ve temkinli durarak ama geri çekilmeden hiçbir zaman. Sonuçta ikna edilmesi gereken genç kız her ne kadar kaplan gibi görünse de aslında korkak bir kedi. Gündüzleri maskesiyle dolaşırken geceleri hiç kimselere anlatamadığını “Kimseye söyleyemiyorum ama içimden gidiyor. Kalbim göğsümü dağıtıp gidecek. Sanki çok acıkmışsın bağırıyorsun ama kimse duymuyormuş gibi. Anlıyorsun değil mi? Kral döndü halacım. Ve ben bir şekilde yakalandım. Beynimi okuyor sanki anlayamıyorum. İçimin ona aktığını anlıyor sanki. ‘Teslim ol’ diyor. Beni sevdiğini kabul et. Bu direnişe daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Aklımla kalbimdeki bağ sanki pamuk ipliği. Sen de olmasan kime anlatacağım bu kalbin sesini.” sözleriyle yeğenini anlatacak kadar kırılgan. Ayrıca da aslında bu inşaata gözü kapalı başlayacak kadar istekli. Çünkü eski değerlidir. O değerli şeye sahipsen de, onun bırakıp gitmesine izin vermek de karşındaki savaş verirken sadece sümsüklük olur. Sen çok yaşa Koray Sargın. Ne de güzel anlattın “Edilgen ve korkak! Ben olsam magazini birbirine katmıştım. Yapamadığın için eziliyorsun. Oyunun kurallarını sen belirleyeceksin! Gencim güzelim, doğal kızılım, incecik belim var, bir gram yağım yok, ‘çekilin yoldan ben geliyorum’ diyeceksin. Ne dert kalıyor, ne de tasa. Derdin kendisi sen oluyorsun.” isyanıyla içinde bulunduğumuz ruh halini. Ancak sıfırdan aynı inşaatı kendini kurallarında başlatırken, bazı şeyleri unutmamak gerekir. Yeniden doğarken eskinin pırıltısı kalmalı: “Hem biz olmalıyız, hem de yeni... Daha tutkulu, daha ateşli. İçimizdeki hayvanı serbest bırakalım, kendimizi yeniden keşfedelim.”



Ve işte şimdi kendimizi keşfetme zamanı! İkinci Şans üretime girdi, İtalyan operası başladı, ağlamayacağım diyen genç kız ağladı ve tüm korkaklığını unutarak yeniden kaya gibi olup rüzgara karşı durmaya karar verdi. Hatta bu sefer mucizesini başkasının ellerine bırakmamaya da kararlı gibi. Tabi hala kırılgan, korkak ve şirin ama yaşananlar onu da az biraz değiştirdi. Artık sırtında küfesi olmadan oyunun kurallarını kendi belirleyecek güce sahip. O da istiyor bu inşaatın sonunda o deniz kenarındaki evde kral ile mutlu mesut yaşamak ancak o mutlu sona ulaşmak için inşaatta yapılacak daha çok iş var. Görevler belirlendi ve herkese görev tanımları verildi. Bu görevler arasında da krala düşen de emek sarf ederek artık bir rüzgar esse de gitmeyeceğini, ‘bir bildiği vardır’ diyecek kadar genç kıza güvendiğini ve genç kız ne zaman düşerse onun elinden her daim tutacağını göstermek yer alıyor. Çünkü inşaatın kendinden emin duran, sadece bir ıslık ve köşede kız sıkıştırmalarla her şeyi çözeceğini sanan malzemelerle gerçekleştirme dönemi geride kaldı. Bu malzemeler fırtınalar esmeden, depremler olmadan önceydi. Yaşananlar onların tek başına yeterli olmadığını ve bu nedenle binanın sürekli çöktüğünü bize göstermişti. Şimdi başka malzemeler lazımdı. Belki elinde bir tencere pazı dolmasıyla sevdiğinin acısına ortak olmak, bir sorunu çözemediğinde beraber çözmek için fikir üretmek ya da herhangi bir şey...


 
Devir söz vermenin devri değildi. Ya da birkaç küçük hareketle yeniden başlamanın. Artık kalıcı izler bırakacak hareketlerin dönemi. Yani özetle 813 kez dünyaya geldiği için hiçbir şeye şaşırmayan kralın artık bu 814. sefer biraz şaşırma zamanı geldi. O şaşkınlığı da bu sefer anahtarın kendisine verilmesini beklemeden, kendi önceden alarak eve giren genç kız çok da güzel yarattı. Geçen sefer yapılan binada anahtar kral tarafından verilmiş ve genç kız nereye koyacağını şaşırıp durmuştu. Sürekli de kapıda kalmıştı. Ancak şimdi anahtar ilk günden kendi isteğiyle onun elinde... İstediği zaman açıp içeri girebilir, yeter ki içerisinin beraber yaşayacakları sağlam inşa edilmiş bir yuva olduğuna inansın. Belki de nem ve ısı dengesini sağlamak bunun için ilk adım olabilir. Sonuçta onlar birbirleri için yazılmış iki insan. Canları hala sıkılıyorsa hesapları daha kesilmedi demektir. Bu aşkı bulmuşken, değerini bilmeleri gerekiyor. Yoksa İstanbul’da öyle denize nazır ev yapacak boş arsa bulmak şu dönemde kimsenin harçı değil. Bunun için gerekirse akşam mesaisine de kalınır. Dert değil yani... Kendimize karşı dürüst olalım değil mi? Oturup başımıza neler gelecek hep birlikte bakalım, görelim. Çünkü ben de Sinan gibi neler olacağını acayip merak ediyorum. Bu arada da yanardağ hepimizi yakarsa aşkıyla ne ala! Sonuçta en güçlü depremin ya da fırtınanın artık etkisi kalmadığını bilmiyoruz. Tadilat konusunda da Sinan’ın dediği gibi pek bir deneyimliyiz. Bu deneyimli en başarılı bir şekilde tamamlarız artık.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER