Yelkenlileri neden bu kadar sevdiğinin mantıklı bir açıklaması varmış demek sahiden.... en büyük eğlencesinin zaten dalgalanmalara doyamayan denizde kendi rüzgarını estirmek olduğunu anladığımız, Your Honour Sir Marden! Ben diyeyim Poseidon, siz deyin Ares, kendisinden her şeyi beklememiz gerektiğini zaten estire estire geldiği ilk günden beri gözümüze sokan Pamir’in rengini anlamamızın vakti gelmişti zaten. Hikayelere giren 3. kişiler içinde hala en başarılı bulduğum örneklerden biri olmaya devam ediyor kendisi, başıma bir şey gelmeyecekse. 

Aşkın daima 3. Kişiler ile sınanması gerektiğinin kocaman bir klişe olduğuna inanmayı reddederim ben, kocaman bir klişe olmadığı için değil ama; bu kocaman klişenin gerçek hayatta da hep en saçma zamanlarda karşımıza çıkmasından mütevellit. Olmalıdır 3. Kişiler. Hatta 4.5.ve 6. Kişiler. Olmalıdır ki bunun İstanbul’da ofis tutacak yer kalmamışçasına altlı üslü çalışmak durumunda kalan eski sevgililerin çevirdiği bir piyes olmadığını bilelim, değil mi? Biri gelsin, ne yapacağını gerçekten kestiremediğimiz bir deli olarak tavşanla koca ayıyı ayırmak istersin. Sırf oyunu sıkıcı buldu ve kendi kurallarını koymak istedi diye. Koca ayı. Oyunu bitmemiş. Daha oynamak istiyormuş. Yemin ederim hala gülüyorum. 

Hayır, bu hikayenin zaten bitmeyen 1001 derdine bir tanesinin daha eklenmesini ayakta alkışlayacak bir mazoşist değilim ben. Ama kendinden çok emin, doğru bildiğini yanlış biçimlerde kendine hak gören, “Defne benim! Benim kalacağına da ben karar veririm” diyen Ömer’in de; “Ömer uğruna bir daha vazgeçmek isemediğini” söylediği o yeni, “tamam” hayatta yerini yoktan var ettiği işinin gerektirdiği doğruları değil inadını dinleyen Defne’nin de belki gerçekten kendilerinden de deli bir oyun kurucuya ihtiyaçları vardır! Belki törpülene törpülene köşeleri yumuşamaya başlayan egolarının, gururlarının, hırslarının Pamir gibi bir süzgeçten de geçmesi gerekiyordur, Ömer’in Defne’si ve Defne’ni Ömer’i olarak daha sağ duyulu ve doğru olabilmeleri için. 

Evet kızmışım Pamir. Bu işin de karlısı sen çıktın. Hadi yine iyisin, her zaman dört ayak üstüne düşen adam olarak bu satırlarda bile rüştünü bozmadın, bunu da ayrıca tebrik etmeli herhalde. Ne de olsa yelkenli tabii. Rüzgar nasıl eserse essin ona yön vermek de bir meziyet neticede. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, eğri oturup doğru konuşacakmış gibi görünen Pamir’i önce Ömer’e “Siz kader kurbanı olmuşsunuz. Suçlu aramaya gerek yok. En azından ikiniz arasında..” dediği (öhm: mesaj iletildi mi acaba?) , ardından Defne’ye “seni haksız bulmuyorum” yerine “seni kimsenin haksız bulduğu yok” kadar açık konuştuğu, sevenlerin arasına türlü türlü yalan ve sinsilikle giren yılan 3.kişi klişesinin dışında durduğu için tebrik etmek zorundayım ben. Oyunu kendi kuralına göre oynuyor, ve o kural mümkün olduğunca kartlarını açık tutarak şaşırtmak. Eli o kadar açık görünüyor ki, masanın altından hiç beklemediğiniz bir kartı atınca şaşırıyorsunuz. 

Bana öyle geliyor ki; eski sevgililerden, eniklik hikayelerinden, demek ben olmasam “seni seçtim fikoçu” diyecektin!!!!! dramalarından çok daha güzel bir sınama olacak Pamir, Defne ve Ömer için. Sadece birini değil, ikisini de zorlayacak çünkü. Hem Ömer’in hem de Defne’nin Pamir’in elinden çekeceği var :D  “Neden gülüyorsun... allahın delisi??!!” dediğinizi duyar gibiyim. 

Yanıtı basit: Çektikçe birbirlerine sarılacaklar da ondan ;) 

Yazı devam ediyor...



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER