Beklenen patlama.. Dikkat duygu patlaması içerir..
Ne diyorduk? Bir yıl.. Bir koca yıl ya da göz açıp kapayıncaya dek geçip giden bir yıl..  Neriman’la yüzleşmesinden ve Şükrü’yle yaptığı konuşmadan sonra kıyamadım Ömer’e, ona bu kadar anlayışsız davrananlara da bozuldum.  Mutsuz giden Ömer’in tonlarca mutsuzluğuna bir de pişmanlık ekleyip, “Bana söyleyemediyse vardır benim de bir hatam” demesi, diyebilmesi, hatta hatayı kendine görüp Defne’nin acısını da kendisine eklemesi.. Bunların hepsi Ömer’in hafifletici sebepleri old,  ben ve içimdeki sesler için.  Eğer geri dönmek gerekirse şu koskoca bir yıl mevzusuna.. Terk edişi ile haklı olan Ömer’in İtalya günlerinin günahı, “Hiç özlemedin mi beni?” patavatsızlığının ayıbını da bölüştürmek lazım geçen onca mutsuz aylara, haftalara, günlere, saatlere ve hatta dakikalara. Roma’nın farklı köşelerinden farklı kadınları ile çıkan Ömer’in, Defne’sinden ayrı kaldığı bir yıl boyunca haklı olmanın mutsuzluğunu ve pişmanlığını yaşadığını görmek.. İşte tüm bunlar arada kalmaya doyamayan beni bir kez daha kararsız bırakıyor..

Kendi içimde Ömer’i tartışırken ansızın Defne çıkıverdi karşıma. Tam da çıkıverdiği anda gurur dolu bir bakış belirdi yüzüme fark ettim bu kez. Gurur duyuyordum çünkü Defne ile. Gücüne, yaşadıklarına, dik duruşuna.. Ama en çok da kendini dinlememek için anlattığı masalı ile gurur duydum. Gidenin arkasından kalan olmanın eziciliğini sadece yalnızken giyindiği için de mutluyum tabii. O her ne kadar “bitti, bittim ben de, bitti” dese de” bit” demek ile bitmeyeceğini, bu tarz işlerin laftan anlamayacağını da en iyi o biliyor. Kendini kandırmak isteyen her insanın yaptığı gibi ilk önce başka insanları kandırmanın gerekliliğini öğretmiş ona bu koskoca bir yıl. Yüreği yanmış, çaresizlik içinde nefesini tutmuş. Eski Defne rolünü çoktan bırakmış. Bu yeni rolü için çok kez prova yapmış belli. Dalgınlıktan olsa gerek hayatın doğaçlamaları çok daha fazla sevdiğini unutmuş.


Şahane masallar dinleyecek İso, çok şanslı..

Durup durup düşünüyorum. Ne zaman vazgeçeriz acaba illa birini haklı görme zorunluluğumuzdan? Ne zaman öğreneceğiz acaba söz konusu aşk ise, tek taraflı mutsuzlukların olmayacağını.  Ya da daha büyük bir cümle kurayım ne zaman kabulleneceğiz, mutsuzluğun aşkın en yakını olduğunu. Aşk , paramparça olmaya rağmen affetmek için, sudan sebepler uyduranların için de boğulduğu bir  dengesizlik denizi. Haklı ya da haksız olmanın taraflarca umursanmadığı garip bir duygu.. Sonra aklıma bir soru geliyor, Ömer sayesinde. Şimdi içimdeki sesleri susturup kendimle baş başa kalarak soruyorum. Önce zamanı alıyorum karşıma. Büyüksün, hafifleticisin ve hatta bazen iyileştiricisin kabul. Fakat senin yüceliğine, iyileştiriciliğine(!) ve hatta koskoca sana rağmen, şahane bir an yaşanana dek senin ne önemin var ki? Aldıklarının borcu şahane an tarafından ödenecek, ben kefilim.. İşte o şahane ana kadar, Defne’nin kırgınlıklarını, Ömer’in sevgi dolu çabasını hayranlıkla izleyeceğim. Devam et Ömer, o ‘şahane an’a kadar mücadele etmeyi bırakma. İşte o zaman hem zamana, hem de haklıyı koruyup, haksızı susturma heveslisi herkese şahane bir masal anlatacağız.

Merakla açtığımız yeni sezon tatmin edecek şekilde ilerliyor. Gelecek bölümler için aralayacağımız bir sürü kapı var. Bunların en önemlisi Pamir.. Neriman’ın tüm bu yaşananlardan sonra Ömer’in affına sığınmak için oyunu iptale kalkışması ihtimal dahilinde olur mu bilmiyorum. Neriman ve oyun hakkındaki kararları sayesinde Pamir’in de derdini anlayacağız. Canı sıkıldı mı çekip giden, sıvışmayı hobi haline getiren Pamir bu kez inat edecek mi yoksa suyun bulandığını görüp o çok sevdiği denizlere kaçacak mı bekleyip göreceğiz. Ve elbette Defne ve Ömer’in yüzleşmesi içinde şimdiden rüzgarın o usul usul gelen ayak sesini duyabiliyorum..

Not: “Kraldan çok kralcı olma” mottosundan nefret etsem de söz konusu kral Ömer İplikçi olunca işler biraz zorlaşıyormuş.. 

Zamanla aranızın iyi olacağı mutlu ama çok mutlu günler..
 Sevgi ile.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER