● Defne’nin müşterileri geri dönüşüme uygun paketlenen kutular istiyorlarmış. Ne kadar da çevreci; ve aynı zamanda metafor-sever müşterilermiş onlar, canım benim ^.^
● Kraldan çok kralcı tavrı ile beni bu hafta daha da üzen İso’ya vakit ayırasım yok. İleride ilgi alanıma girerse, kendisine ve iç harcını beğenmediğim dolmaları dolduran muhtemel aşkına 1-2 kelam ederim belki. Ama onu en şık ve zarif şeklide – bozduğunu bile tam belli etmeden – bozan Sadri Usta’ya benden kocaman alkış. Ömer’in neden biricik ustası olduğunu anlamak zor değil.
● Defne’nin tasarımcı gibi yaşamak istememesi Ömer’i hem üzdü, hem de düşündürdü. Ne çıkarıp buradan kendi çıkınına ne katacak merakla bekliyorum. Onun gibi olmak istemeyen Defne onu hem üzdü, hem de bunu anlaşılır buldu diye düşünüyorum. Hüzünçlüyüdü :(
● Sabır testi sadece senin için geçerli değil Sinan. Daha büyüğü Ömer’i bekliyor. Saçının kokusunu duyduğunda iyelik ekini eksik edemediği Defne’sinin adını ağzına alan erkek sinek görünce avuçları kaşınan Ömer’in sabrının sınırlarını izlemek güzel olacak.
● Sadece spor olsun diye de istemiyorum bu arada ben bunu. (Hellö Ömer! Deniz!) İtalya’da “çok mutlu” olan Ömer’in, Defne’nin de burada ne mutluluktan ne mutluluğa koştuğunu anlama yönteminin, kızın anca kuruyan kabuklarına saatte 150’yle giden damperli kamyon gibi dalmak olmadığını bilmesi icap ediyor. Anlıyorum, aşk mukavemet edilemez bir istemek ama sevgi de aynı zamanda emektir kardeşim. Seviyorsan git konuş, ama dövse bile susma bence! Ömer’in, kıymetini kaybedince daha da iyi anladığı Defne aşkına aşık bir kulun naçizane tavsiyesi olarak alına bu söylediğim! Daha tanıdık ve sevimli gelecekse, Defne’den de gelebilir: Naaptınız Ömer bey, çiçek öyle sulanır mı? Yavaş yavaş, korkutmadan dökeceksiniz!
● Eski Ömer gibi kös kös oturup beklemek yerine azmeden ve didinen; Defne’nin hayatında biri var mı diyen çünkü onu mutlu eden biri varsa buna saygısızlık etmemeyi göze alacak kadar güzel seven yeni Ömer’in aşkına nazar değmesin dinimiz amin! Ve aynı şekilde, geçen hafta Sinan’dan sonra bu hafta da Neriman’a meramını olabilecek en usturuplu sözlerle, en doğru yerden yaklaşarak anlatabilen Ömer, mümkünse buralardan bir daha hiç gitmesin. Neriman’ın her seni kırdım döktüm deyişinde “Evet lanet olası!” demek yerine “Sadece beni değil bizi!” diye düzelten Ömer’in şimdi çok daha güzel bir yer olan kalbinden uçan kuşun kanatları, işte tam da bu yüzden Defne’nin kuruyan dallarında kırılıp kopmayacak! Sen böyle sevmeyi bırakma, çünkü her şeyi sadece ve sadece o sevgi kurtarabilir. Çok güzel, çok müstesna bir sahneydi be! (Yeri gelmişken, güzel sahnelere toplantıda Defne’yi şevklendirmek için yüz vermezmiş gibi yapan ve ardından onu hayran hayran izleyen koca yürekli adamı da ekleyelim!)
● Buradan hakaretle diyorum ki Ömer’in Defne’ye uzattığı el sadece bir önizlemeydi. Sinan’a, Neriman’a bu derece derinlikli içini döken Ömer’in Defne’ye söyleyip söyleyebileceği yegane şeyin “Eeee var mı nişan evlilik mevlilik kızzz?” “Beni merak etmedin mi? ☹” ve “Özür dilerim... Defne’m!” olacağına beni kimse inandırabilemez! Her şeyin bir zamanı ve sırası var. Zaman hiç bir şeydir, şahane bir an gelince akreple yelkovanı yeniden hareket ettirecek saatleri ayarlama enstitüsü her şey!