Temelinde ciddi bir dram barındırsa da, romantik komedi dizisi Kiralık Aşk. O yüzden bazı bölümler, drama değinmeden, tatlı tatlı esip, bizi hiç bilmediğimiz diyarlara savurabiliyor. İşte 49. Bölümün bende bıraktığı etki de tam böyleydi, üstelik kapanışı dehşete düşmüş bir Ömer İplikçi ile yapmamıza rağmen.
Mutluluğumun sebebi; dolu dolu seven, saçmalayan Defne'lere şahit oluşumdur öncelikle. Utanma, kızarma, çekinme gibi duyguları rafa kaldırmışlar, İplikçi House'a iddialı bir giriş yapmışlar. Gerçekten de "Tadından yenmez" dedikleri tam olarak böyle olurdu. Sadece bununla kalmayıp, doya doya sohbet eden, Defne'nin yılda iki kez izleyecek kadar çok sevdiği bir filmi beraber izleyen Defne ve Ömer, birbirlerine geçmişlerinden bahseden iki tatlı sevgili, Defne'sine yemek yapan Ömer, Ömer'e sarma sarmayı öğretmeye çalışan Defne.. Hoş, Ömer öğrendiği sarma tüyolarını, direkt Defne'yi sararak uyguladı, ama olsun, en sonunda yaprağı da sarmayı başardı sonuçta. Ben de Defne ve Ömer'i pamuklara sarıp, saklamak istiyorum. Yüz milyon kez izleyebilirim bu anları.

Ömer bileklerin narin olduğunu ilk burada tespit ediyor, akabinde poşetleri Defne'sine taşıtmıyor.
Ah Ömer'im İplikçi'm, Defne'nin bileklerinin narin olduğundan bahsederken, aklıma Defne'nin taşıdığı on beş kiloluk asistan çantası geldi. Nereden nereye? ^.^ Defne ve Ömer'in aşkına gelen yaz, benim kalbimin tüm efkarını dağıttı açıkçası. Şu saatten sonra yıkılmam, belki oturmam gerekebilir sadece. Defne'nin "Sende kalacağım." cümlesini, çürütmeye çalışan Türkan Teyze'm de, Serdar da başarılı olamadılar, ben mest oldum. Verdiği sözlerin sonuna kadar arkasında olan Defne'ler baldır, kaymaktır. Defne mi yoksa Ömer mi daha deli tam kestiremesem de, İz'le çılgın graffiti partilerine, yüksek doz alkol alma şenliklerine katılan Ömer'in, aynı yollardan Defne ile de geçmesini umuyorum.
Çok şükür, Defne'nin rüyasının da yansımasını yaşadık. Belki de üç kişi gezerler, Ömer'in daha önce gezse de Defne'siyle tekrar keşfetmek istediği yerleri, belli mi olur? Geleceğe dair plan yapmaları en çok istediğim şeydi. Defne'nin "Bir gün Ömer'i kaybedeceğim." düşüncesinden sıyrıldığını görmek gerçekten çok güzel, bana da yaz geldi böylece. Birbirlerine çok fazla alışıyorlar ve birbirlerinin yanında en doğal hallerine bürünüyorlar, evlatlarımmışcasına tebessümle izliyorum. En önemlisi de "İyi geceler." demek için birbirlerini aramaları. Bizler, Necmi'nin evinde, "Aaa sen n'apıyosun burda?" diye karşılaşan Defne'leri ve Ömer'leri unutmadık. 50 bölümde de olsa, sevgili gibi sevgili oldular işte. <3

Çok fazla istemiştim, Defne'nin, mahallede çizgisinden çıkan "hanımefendi" kişiliğinin, Ömer'in yanında da yanlışlıkla bi' kaymasını.. Ah! Defne, "Gülüyor musun sen? Valla bak bi' çarparım şimdi." dedikten sonra kaç dakika güldüğümü hatırlamıyorum. Ömer'in "Ne?!" sine, son sürat panikle, "Ayh, valla bilmeden ağzımdan kaçtı, ben öyle demek istemedim." diye tutuşan Defne'leri de ekseriyetle düşünüp gülerim, ruhumu aydınlattınız!
"Ya aşkım.. Ben de seni çok özledim ama gelemem yani... Ya öyle deme... Ömer geldi kapatmam lazım" cümlelerine şahit olan Ömer'im İplikçi'm, öyle bir surat ifadesiyle var oldu ki karşımızda ben de Defne gibi ciddiyetimi koruyamadım. Yalnız çok önemli bir ayrıntıyla kucaklaştık ki, Ömer gerçekten de Defne'sine güveniyor. Sorgulamadan şaka olduğuna inandı. Defne'deki de gerçekten yürek yemişlik, Kiralık Aşk sırrının ortaya çıkma arifesinde, böylesi aşkımlı, kapatmam lazımlı bir riske girmek biraz fazla şey sankim. ^.^ Defne ve Ömer arasındaki mevzuların rövanşlarına alışığız zaten, malum Ömer'in rövanş uğruna evlenme teklifinde bulunmuşluğu var. Bu sebeple, kolye düzeneğini sevdim, kalpli malpli bir de. Defne, "Kız istemede takarım ben bunu." dedi, ağzı kulaklarında bir şekilde, takmadı ama olsundu, umarım bir gün takardı...
Yazı devam ediyor..