Televizyona üretilen tüm içerikler birer tüketim ürünü. Yani
adından da anlaşılacağı üzere hepsinin bir ömrü var. Kim bilir adını dahi
hatırlayamadığımız sayısız dizi geçti televizyon tarihimizden. Önemli olan iz bırakabilmek, işin sırrı
burada zaten. Atladıklarım olur diye korktuğum için örnek vermiyorum ancak
unutulmaz dizileri şöyle bir slayt şeklinde gözünüzden geçiriverin bir zahmet. Lafı
nereye getireceğimi anlamışsınızdır..
“Kiralık Aşk İkinci
sezona devam edecek mi etmeyecek mi ?” sorusu devlet meselesi halini aldı. En
ufak bir ima ya da genelleme hop özelleştiriliyor, boşluğa fırlatılan her bir
fikir isyanlara neden oluyor. Kiralık
Aşk’ın ne kadar sevildiğini, sektöre nasıl yenilikler kazandırdığını 9488. Kez anlatma
niyetinde değilim. Lakin sırf çok seviyoruz diye, cılkını çıkaracak seviyede
savunmak ve işin matematiğinden çıkmak.. Ne bileyim çok bencilce değil mi? “Geçtiğimiz
hafta benim masalım sıkmaya başladı, böyle devam ederse, korkarım ki bitmesini
isteyeceğim” dedim. Sonsuz bir isyanla karşılaşsam da üzgünüm bu hafta’
bitmesini izleyeceğim ‘den ileri giderek sıktı, tadı kaçtı diyorum. Ne yapalım
doğru bildiğimizi söylemeyelim de taşa mı dönelim? Bu arada merakla
beklediğimiz “Devam etmeli mi?” sorusuna en net cevabı bence 49. Hafta da
izlediğimiz bu bölüm verdi. Kısacası senaryo yorgun, ilerlemiyor. Diyeceksiniz
ki “Hayır tıkanmadı, çok konu var.” Anacım farklı konulara girdi de biz mi
engel olduk? Bir senedir açıklanmayan sır ve Ömer’in kadınları üzerinden
yürüdük. Tahammül seviyemin aşıldığı, kendimi tükenmiş Meryem Uzerli gibi
hissettiğim bu bölüm net çok kötüydü, net çok sıkıcıydı.

Bölüm sonrası ruh halim tam olarak böyle..
Sahi ne izledik biz bu hafta? Defne’nin ayaklarını yerden
kesen bir sürprizimiz olacaktı, fakat onun yerine Ömer’in neredeyse kafasına
fırlatılan hediyeyi izledik. Neresinden
tutsam elimde kalan, of dedirterek, canımı sıkan bir bölümdü. İzleyicinin aptal
yerine koyulduğunu hissettiğim an diziden soğuyorum. Defne’nin yine muallakta
kalmaları, “çok seviyorum yapamam” bik biklerinden gına geldi. Madem olayı sakıza çevirdiniz, karakteri bu
kadar antipatik hale getirmeyin. Defne ve Ömer ilişkisinin yapaylığından, zaten
3 gram olan aşka inancımı hepten kaybettim. Fragmanlarda, bölüm yorumlarında
heyecan için DefÖm basın, bu izleyici coşsun, bölüm yine fıs.. Maşallah, bölüm
olmuş 49, Defne hala Ömer’i gördüğünde kaçacak yer arasın, hala kezbanlık
bayrağını gururla taşısın. Elçin Sangu’nun rolü ile alakalı bir problemi olduğuna
dair inancım bu hafta iyice pekişti. Ya da karakterin çekingenliğini o kadar
oscarlık yansıtıyor ki, Defne’ye olan bütün kızgınlığımız onun başarısı. Bir
ihtimal daha var, ki içlerinde benim için en kabul edilebilir olanı o, rolünden
o da bizim gibi sıkıldı. İzlerken sürekli kendimi bu soruyu sorarken buldum
biliyor musunuz? Saplantı haline getirdiğim dizimi izlerken bileklerimi kolonya
ile ovacak hale geldim, acaba oyuncular ne düşünüyor diye? Gerçekten camı
pencereyi açıp “yeteeer” diye bağırmak istedim. Bir sırrın ekmeği bu kadar
yenmez. Heyecan yaratma amacını anlayabiliyorum fakat Kiralık Aşk senaryosunun
artık izleyicisi ile dalga geçtiğini düşünüyorum. Aslında tebrik de etmek
lazım, bir olayı bu kadar uzatarak kısırlaştırmak da istenilse dahi
ulaşılmayacak bir başarı.
Yazı devam ediyor..