10 saniye bakınca sinirleniyorsunuz.

Hayatla çok büyük kavgaları olan bir insan olmadım hiçbir zaman. Bir şeylere gülebilmek benim için yeterli oldu hep. Garip de bir duygusallığım vardır, asla anlam veremediğim beni bazen sinir eden. Annem ve babam sağ olsun, sinema ile ilk karşılaşmam “Eşkıya” ile olmuş. Çıtayı tee Everestlerden başlatınca, bünye ağlamaya da drama da alışmış. Ama bunun da bir sınırı bir raconu olur değil mi? Ne bileyim Notebook izlerken ağlamanız normaldir, Schindler List izlerken hönkürme hakkınız bile vardır. Aşk-ı Memnu izlerken de ağlamanız abes kaçmaz. Bende işler azıcık karışık. Ben Shrek izlerken ağladım arkadaşlar. Evet, hani şu yeşil, animasyon olan. Shrek ve Fiona ayrılacak diye hem de. Yanımdaki beş yaşındaki veletler bana bakıp çılgınlar gibi gülerken ben akan rimelimi siliyordum. 

Tüm bunlara rağmen garip bir sadistliğim de vardır. Mutlu sonla biten her türlü dizi, film ve kitaptan nefret ederim. Çok net. Bir şeyleri izlemek sırf bizim tekelimizde ilerliyor diye yapay mutluluk izlemek beni sıkar. Yönetmene, senariste emrivaki yapmak da pek tarzım değil. (Emrivaki diyorum, eleştiri değil aman dikkat :)) Pazardan domates alırken bile seçtirtmiyorlar, senaryoya niye müdahale edeyim ki? Beğenmezsem keyfim değil mi alırım kumandamı hoop zaping! Çok kolay tek tuşla hemen başka bir evrene geçiş yaparım. Çarpıcı sonlar olsun, en sevdiğimiz karakterler çat diye ölsün ya da ne bileyim, aşklar beklenmedik şekilde bitsin isterim. İstediğim şekilde olursa, ohoo eller havaya. Hemencecik bağlanır, etkilenir “şükür be gözlerimiz film gördü” diyerek o yapımı baş üstünde taşırım. Şimdi yaklaşık bir sayfadır kendimi boşuna anlatmıyorum. Bütün bu anlattıklarım o depresyon grisi Cuma akşamı değişti. İstisnalar kaideyi bozar mı, bozmaz mı bilmiyorum. Ama benim için epeyce bir bozdu. Kiralık Aşk diye bir evrene girdim. Biliyorum, hepimiz için çok farklı yere sahip. Üşenmeyin girin Ranini Tv’ye Kiralık Aşk’ı neden çok sevdik konulu 3285872 çeşit yazı var. Ve ben de sizler gibi bir çoğunun altına imzamı atarım.

Heh, ne diyordum? Girdim ben bu olaya. Ay beni almasın mı bir haller? Abartıyorsam Ömer ve Defne kavuşamasın ki, dokuzuncu bölümü altı kez art arda izledim. Ne zaman ki  annem “Kızım iyi misin sen?” diye beni yoklamaya başladı bir kalkayım da vücuduma kan dolaşsın diye ayaklandım. 10. Bölümü kaç kez izledim sayısını hatırlamıyorum bile. Aldı beni bir bağımlılık. Aydilge duyduğum an dolmuşta oynamaya kalkmış bir kadın olarak yazıyorum size bunları. Bir de küçük mucizelerle karşılaşmaya başladım. Kuaföre gidiyorum, tatlış teyzeler “Defne kızılı nasıl olur bana?” diyor. Ben kocaman kocaman gülüyorum. Kadıköy’de yürürken küçük kızların “nana nina nay nay ”dediğini duyuyorum, hayat güzelleşiyor falan. Ama artık son bombamı da utanarak yazayım. 

Aylar öncesinden planladığım İtalya gezisini cumaya denk geliyor, ay ne yapsak diye düşünürken buldum kendimi. Gitmişken  Monterosso’ya da mı uğrasak bizimkilerin yerine de diye düşünüyordum ki, uçağa yetiştim. Ama hiiiç üzülmeyin, İtalya sokaklarında da açtığım jeneriği orada da yaşattım Kiralık Aşk ruhumuzu. Arkadaşlarım için de iyi oldu. Ilgaz’ın canı sıkkınmış hoop gönder “Sen misin ilacınını nanananina” sonra ben başlıyorum dans etmeye, gülmeye. İşte benim Kiralık Aşk’a serüvenim böyle devam etti. Tabii ki bana en büyük katkısı şu an bu satırları yazabiliyor olmam. Ranini Tv’nin sıcacık turuncu kollarına bu şekilde kavuştum ben. Hal böyle olunca bayağı bir mutlu edicilik bekledim Kiralık Aşk'tan. Haksız da değilim! Çünkü “bana gül bahçeleri vadettiniz.” 

İlk 20 bölüm demekten dilim aşındı ama maalesef bütün cümlelerim bu sokağa çıkıyor. Türk dizilerinin ömrü maksimum 2o bölüm gibi bir düşüncem vardı. Yirmi sınır oluyordu benim için totem gibi yani. Fakat bizde işler tıkırındaydı, ilk defa sınırı aşacaktık. Hem nice yirmilere diyordum. Ne demek bitmek, final yapmak falan böyle iş mi olurdu? Benim mutluluk fabrikası haline gelen dizim bitemezdi, tatil falan belki. Ama şimdi birazcık gerçekçiliğe davet ediyorum sizi, masal diyarlarınıza ufak bir veda lütfen. Bölüm üzerinden devam edeyim, buyursunlar kalkış için hazırım!


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER