Kişisel tarihimin en kötü, en çıkmaz dönemi idi. Bazen
oluyormuş öyle, yani bana da öyle dediler. Çok mutsuzdum. Hissedebilen bütün
yerlerim mutsuzdu. Üstelik ortada küçücük, minnacık bir neden bile yoktu. Ya da
kendime açıklayabildiğim bir nedenim yoktu. Yürüyüş yapma bahanesi ile beyin
duşu almaya çıktım. Yürüyorum, yürüyorum.. Yürüdükçe beynime hava basılıyor
gibi hissediyordum. Parkta çocuğu ile mutlu mesut oynayan, hayata o an için
mutluluk spreyleri fısfıslayan kadını görünce ben de kayışlar kopmasın mı? Kopsun,
koptu da tabii.
Mutluluktan, anne-evlat sevgisi karşısında duygulandım sandınız
siz. Yok, ondan değil. O kadar romantik olamadım maalesef. “Hayatlarımız ne
kadar sıradan. Bu kadın şimdi çocuğu ile parkta, birazdan evine gidecek kocası
gelecek belki. Sonra ailecek televizyon izleyip, hayatlarına devam edecekler.” diye ağlıyordum. Kendi mutsuzluğuma, monotonluğuma kılıf uydurmuştum. Kulaklığı da taktım,
fonda “Siz benim neler çektiğimi nereden bilecekseniz?”, ağır çekimde yürüyerek klip çekiyorum.
Tabii o zamanlar hikayenin sonunda “Sen
misin ilacım naninina nay nay” çalacağından habersizdim. İşte böyle de bir ruh
hali içindeydim. Eh be, Ilgaz sana ne? Belki kadının en büyük hayali kızını
parkta sallamaktı? Sana ne oluyor da kendi yaşam sıkıntılarına bile ağlamak
için başkalarını kullanıyorsun? İşte bütün bu saçmalıklar içinde kendimi eve
attım. Durun durun panik yok. Tabii ki Ranini Tv’desiniz, Kiralık Aşk yorumu okuyacaksınız, benim
anılarımı değil korkmayın. İki hafta yazamayınca, yine tutulamayan küçük enişte
oldum ben. Bağlayacağım konuyu, trust :)
İşte ben bu halde eve gittim. Depresyon evreleri yaşayan
esas kızın en yakın arkadaşları ne yapar? Bahsi geçen kızın annesi ile
iş çevirerek seni güldürmeye, azıcık dışarı çıkarmaya çalışırlar. Benim de tam
bu tarife uygun bir ailem ve arkadaşlarım var, şükür ki. “Hadi tavuk musun, ne
oluyor?” diye başımın eti yeniyordu. Ben de boş boş televizyona bakıp, kafamı
ütülüyordum. İştee yumurtaya can veren
Allah’ım bana da o gün şifamı verdi.
Meğerse günlerden Cuma imiş. Benim
umurumda bile değil ta ki o ana kadar. Arkadaş jenerik girdi, bana bir şey
oldu. Sanki ilahi bir güç geldi beni beynimden jarja taktı öyle bir mutluluk. Tabii acılar içinde
kıvranma triplerinde iken karizmayı da çizdirmek istemiyorum. “Ay durun bakayım
yeni dizi başlıyormuş bir göz atalım” diye bizimkileri susturmaya çalışıyorum.
İşte o gün bugündür ben Kiralık Aşk’a attığım gözümü alamadım.
Bugüne kadar aramdaki bu bağı anlatmadım. Belki bir gün
final bölümünde hep bahsettiğim bu bağı anlatırım diye sakladım. Şu an niye
bununla başladım onu da bilmiyorum. İçimden
ne aktıysa onu yazdım bugüne kadar, bugün de bu çıktı şansımıza. Durun
birazcık daha kendimden yürüyeyim azıcık daha sabır. (Sen ki DefÖm vuslatına
sabır ediyorsun Ey Kiralıkçı :))
Yazı devam ediyor...