"Bana şimdi kızanları ikinci yarıda görücem" temalı Ömer İplikçi bakışı

O zaman arabaya dönelim, “zaten hiç çıkamadık ki” dediğinizi duyuyorum zira ;) Ömer’cim günlerdir terslemekten bir hal ettiğin Şükrü abimize “kim o kadın?” diye sorduğunda bu kez “sen bunları takma” yerine “Fikret Gallo” dediğin için çok teşşokkor edoyorum. Ara ara oyunundan bir iki tüyo neyin vermeye başlaman güzel. Maç ortasında taraftar desteğini tümüyle kaybetmen doğru olmazdı tabi, akıllı adamsın vesselam. Şimdi sen, ben gözlerimi bu kadının üstüne lazer ışını etkisi yapsın da “kadın ruhundan anlamıyor” diyen beyninden dumanlar çıksın diye diktim demek istiyorsun yani... Tamam öyle ise. Bence de çıksın çünkü. Hangi stiletto’dan Ömer’in kadın ruhundan anlamadığını çıkarmış sorusunu cevaplamak için, o beyne biraz şok etkisi lazım sanki.

Ömer İplikçi’yi takdimimizdir: Yeri geldiğinde ağırına gitmesine rağmen yüzlerce yuvayı kurtarmak adına istemediği şeyleri yapmayı kabul eden, kendisini gerekli hallerde ciddiye almamayı bilen adam. Fakat yine yeri geldiğinde, emin olduğu şeyler konusunda kendisine meydan okuyanlara, meydanın alasını okumaktan da imtina etmeyen, Deniz’in deyimi ile “egosu yüksek sanatçı kişilik”. Ömer bunların her ikisi de. Bunlar onun, duruma göre ortaya çıkan yüzleri gibi. Veya Sadri ustanın deyimiyle; insanın birden fazla hayata sahip olup, birini bitirince diğerine devam etmesi gibi. Şimdi Ömer’in “challange accepted / meydan okumanı gördüm, arttırıyorum” deme zamanı. Ve bu da, bir takım gözde iritasyon yaratan bakış terapilerini içeriyor, evet.

Velhasıl, Ömer’in Gallo’ya (umarım yakın zamanda kendisine Fikret, Fikret hanım, veya uyuz şey (!?) gibi daha normal bir hitap şekli edinebiliriz) gözünü dikip bakmasında sinir uçlarımızı alevlendiren o ilgi, beğeni, hayranlık hatta daha alevli his kırıntılarından ziyade; bir meydan okuma hissiyatı, “geldiysen göreceğin var dur bakalım”, “sıkıysa gözlerime bak da o dediklerini yüzüme söyle” gibi kokular alıyorum ben. Ömer’e ayrıca kadın ruhundan en fazla anladığını düşündüğü bir zamanda kadın ruhundan anlamadığını işitmek batıyor muhtemelen. Ömer’in kimi çalınmak suretiyle Deniz’e giden, kimi üç gün içinde bir ton kafa karışıklığı, hayaller, beklentiler içinde çizilen; kimi şirketini kurtarmak üzere yine dış mihraklara teslim edilmek zorunda kalınan o ayakkabıların her birini nasıl, neler düşünerek çizdiğini hatırlayın. Sonra da biri bunlara bakıp “Ömer kadın ruhundan anlamıyor” desin. Alnını karışlamak istemeyen? Velhasıl Ömer bir salon beyefendisi de, dolayısıyla etkisi İsviçreli bilim adamlarınca kanıtlanmış Ömer İplikçi bakış terapisini dayıyor, bir centilmenin alın karışlama şekli olarak.

Gallo’nun zamanında Ömer’e Simurg rozetini veren ve o an ona çok ihtiyaç duyduğu şeyleri hatırlatan ve bir nevi ayağa kaldıran kız olması bir ihtimal. (Erken yaşta modanın kalbinin attığı şehirlerde rüzgarını estirmeyi beceren, ve rüzgarına kapılanların Türk olduğunu bile bilmediği moda dehaları gerçekten de var. “Bunu ben yaptım” diye Ömer’e armayı veren kızdan bir sanatçı çıkma potansiyeli de var. Dolayısı ile bu; gözümde asla sırıtmayan hatta doğru çıkarsa “vay be” diyeceğim bir ihtimal). Ömer’in de o armayı elinde evirip çevirirken, hatta Defne’ye ne olduğunu söylemezken bu bağlantıyı kurmakla meşgul olması da ayrı bir ihtimal!... Hatta, Gallo’nun bile taa millerce öteden kadın ruhundan anlamadığına karar veresigeldiği Ömer’i hatırlamış olabilitesi de, beyinleri yakıcı türden başka bir ihtimal! Bunlar daha çeşitlendirilir de. Düşünmesi serbest. Bir elma uğruna Adem’le Havva’dan girip, Paris’le Afrodit’ten, Pamuk Prenses ile Kötü Cadı'dan çıkmış insanlarız. Beyin jimnastiği iyidir zaten :)


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER