Seher’in Abbas’tan nasıl kurtulacağı benim için karmaşık bir
meseleydi. Bölüm başlığı bulmakta zorlandığım için yardım istedim, Gül Beyaz bu
başlığı önerdi. Seher’in kurtulmasını düşünerek bu başlığı kullanıyor ve Gül
Beyaz'a teşekkürlerimi sunuyorum. Seher’in Abbas’tan kurtulması için yer
yerinden oynadı ama taşlarda yerine oturdu en nihayet.
Kendimi hastane sahnelerine adapte etmiştim. Abbas Meral’i
vurur ya da Seher'e zarar verir diye düşünüyordum. Kolay kurtulamayacaklarına
ve meseleyi kendileri halletmeye çalışırken iyice batacaklarına en sonunda
büyük bir tufan kopacağına emindim. Yine ters köşe oldum. Fırtına ile
kurtardılar durumu. İlk olarak bu bölümde hastane yoktu ve ben bu durumdan çok
ama çok memnunum. Aksiyona eyvallah ama hastane sahnelerine ara verdikleri iyi
oldu. İkincisi ise Meral’e değil Songül'e zarar vermesi oldu. Neriman Hanım'ın
da dediği gibi bu kızların başına gelmeyen kaldı mı? Bir bahtsız bedevi bir de
bizim kızlar yani. Sokaktan geçen bela bunları buluyor.
Songül’ün kaçırılmasından önce geçen haftaki bölümde yer
alan Songün sahnelerine değinmek istiyorum. Songül Güney'e kendini açarak
normalde yapmayacağı bir şey yaptı ve Meral’in sırrını anlattı. Güney için bu
hareketin anlamı gerçekten çok büyüktü. Ama erkekler maalesef kadınlar
konusunda bazen çok saf olabiliyorlar. Hele ki bir kadının istediklerini yapmak
adına sınır tanımayacaklarını ve kadınlardan korkmaları gerektiğini bir türlü
anlamıyorlar. Defne'nin şu hayattaki en büyük amacı kızlardan kurtulmak ve
onları rezil etmekken, Güney’in bunu önemsemeyip öğrendiklerini Defne’ye
anlatmasının tek açıklaması basiretsizlik… Gerçekten basireti bağlanmak derler
ya, Güney'e bu olmuş olmalı. Yoksa yaptığının başka açıklaması yok.
Defne Güney’den aldığı bilgilerle Meral’i rezil etmeye
çalışmaktan hiç utanmadı tabii. Sınıfta Seher’in pankartlarını açtı. 16 yaşında
bir çocuk bu kadar kötülüğü nasıl yapabilir? Bu yaşlarda bunlar yapsa yapsa
eşek şakası yapmalı birbirlerine. Ama en ağırı hiç şüphesiz tüm bunları
Güney’den öğrendiğini söylemesi oldu. Songül'e vurup vurabileceği en ağır
darbeydi. Tam Güney'e sonuna kadar güvenmiş her şeyi anlatmaya başlamışken
resmen ihanete uğradı. “Güney’in niyeti iyiydi ama” diyeceklere şunu söylemek
istiyordum. İnsanlar size çok özel sırlarını anlatıyorlarsa emin olun ne olursa
olsun, amacınız ne kadar ulvi olursa olsun kimseye anlatmamanızı beklerler.
Songül’ün Güney'e attığı tokatta sadece uğradığı hayal kırıklığının bir
yansımasıydı. Hani ben bile hayal kırıklığına uğradım ekran başında Songül ne
yapsın.

Araları bozukken ve Güney hatasını telafi etmeye çalışırken
Songül’ün kaçırılması her şeyi alt üst etti. Songül’ün cesur olduğunu zaten
biliyordum. Ama cesaretle aptallık arasında incecik bir çizgi var. İp
cambazları gibi her birimiz o ipin üstünde hareket ediyoruz cesaret söz konusu
olunca. Songül’ün bu bölüm aptallık tarafına yakın olduğunu düşünüyorum. Çünkü
en başta tokadı yerken zaten Meral’in yerini bilse de söylemeyeceğini adamlara
söyledi. Tekrar tekrar bunu söylemenin, diğer adam dayak yemesin diye “Abi
bilse söylerdi” derken inatla “Bilsem de söylemezdim” demenin mantığı yok
bence. Hani biz ekran başında cesur kız filan dedik eyvallah da, boş yere tokat
yedi. Sussaydı da Meral’in yerini söylememiş ve cesur davranmış olacaktı
sonuçta. Arkadaşını ele vermemesi güzel ama Songül’ün kendini korumayı da
öğrenmesi gerekiyor.
Songül’ün yanına getirdikleri kız tam kader mahkumu…
Babasından şiddet görmüş, başka bir adama sığınmış. Adam da onu Abbas'a satmış.
Kırk satır mı, kırk katır mı? Türkçe bu konular için oldukça zengin bir dil.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmakta bu duruma uyuyor gibi ne dersiniz? Dayak
yemek tabii ki hoş değil. Ama satılmak mı, babadan yediğin dayak mı noktasına
gelirsek yani bu ikisinden başka seçeneğimiz olmazsa ben, babamı seçerim. Yoldan
geçen hiç tanımadığım bir adam için ailemi bırakmam sanırım (Sanırım diyorum
sonra büyük konuşup başıma gelsin istemem çünkü). İnsanları tanımak artık o
kadar zor ki. Evlendiğin adamı bile aynı evde yaşamaya başlamadan tam anlamıyla
tanıyamadığını söyleyenler var üstelik. Yani siz siz olun, bir adamın peşine
takılıp ailenizden vazgeçmeyin. Aileniz size zarar veriyorsa bile bundan
kurtulmanın yolu evlilik ya da başka bir adama sığınmak olmamalı.
Israr etmeyin beyefendi 10 liradan bir kuruş aşağı olmaz.
Evet, bu haftalık nutuk seansımız da bittiğine göre
kaldığımız yerden devam edelim. Songül'ü bulamayan kızlar panikle sağa sola
koşturmaya başladı. Benim asıl dikkatimi çeken ise herkesin “Güney ne
yapacağız?” diye bağırıp durması oldu. Allah aşkına Güney daha kaç yaşında? O
da en fazla kızlar kadar bir şeyler yapabilir. Yani erkek diye mi her şeyi ona
sordular şimdi? Yaşıt olduklarına göre bir büyüğe danışalım diye düşünmüş
olamazlar çünkü.
Ne yapacaklarını şaşıran çocuklar pavyonun yerini bulabilmek
adına Defne’den yardım istedi. Songül’ün hayatının tehlikede olduğunu
söylemelerine rağmen Defne'nin yüz ifadesinde değişiklik olmaması delirtti
beni. Bunlar için hayatın bile önemi yok ya! Bir de şuna değinmem lazım.
Bir okuyucumun da bugün belirttiği gibi 16 yaşında kaç çocuk bugüne kadar
pavyon bastı? Ayrıca benim bildiğim o alemde mekan basıp bu kadar kolay
kurtulmak mümkün değil. Yaşlarına uygun hareket etseler keşke biraz…
Pavyonda da Songül'ü bulamayınca Eylül, Meral’in Sapanca’da
olduğunu söyledi. Güney, Sapanca’ya kadar gitti ya, eliyle koymuş gibi bulsaydı
Meral ile Seher’i demediğimi bırakmazdım. Otel otel dolaştı ve bulamadıkça
hissettiği çaresizliği ekran başında hissettim. Güney ile birlikte ben de
onları aradım sanki. Arif Diren gittikçe oyunculuğunu geliştiriyor. Her
defasında daha derinden hissettiriyor sahnedeki duyguyu. Seher’in ise ikinci
bir kez düşünmeden hemen İstanbul'a dönmesi, kızının arkadaşlarına da annelik
yapmaya çalışması gerçekten çok anlamlıydı. Bunlar olmamasını istediğimiz
olaylar ama oldu mu da sahnelerde görmek istediğimiz hareketler açıkçası. Bu
hayatta sevginin değerli olduğunu insanoğluna hatırlatacak her şeye ihtiyacımız
var. Bir de o telaşta bile Güney’in emniyet kemerini takmayı ihmal etmediğine
dikkat ettim. Otelleri dolaşırken arabaya her bindiğinde emniyet kemerini
taktı. Aferin.
Miroğlu ve Polat biliyor işi. Kız Kulesi dururken niye gitsinler başka yere?
Seher yurda Meral’i bırakırken, Kader, Seher'e para verdiğinde
Seher’in kendini kurtarmayı değil kızların parayı bulurken başlarını belaya
sokup sokmadıklarını merak etmesi, onlar için endişelenmesi tam bir annenin
yapacağı şeydi. Mesela Mesude ya da Nazan aynı durumda olsa bunun için
endişelenirler miydi acaba? Hele Mesude Kemal’in tehlikede deseler anında alır
parayı düşünmez bile.
Seher arabada kızını Feride’ye emanet ederken Güney’in
düşündükleri -ki herkes hayal demiş ama daha çok eskileri hatırladı gibi geldi- ben dahil birçok izleyiciyi etkiledi sanırım. Yani ben atılan
tweetlerden öyle anladım. İlk düşündüğü Meral’in annesinden ayrılıp yurda
dönmek zorunda kaldığı kısımdı. O sahne için Songül'ü anlamasını kolaylaştırır
belki demiştim. Ama etkisi düşündüğümden daha fazla oldu. "Meral’in annesiz
kalmasına neden olamam" derken o kadar samimiydi ki, Güney hakkındaki şüphelerim
yok oldu diyebilirim. Çok çabuk değiştiği için Güney’deki değişime bir
türlü inanamamıştım. Meral’in annesiz kalmasıyla ilgili sarf ettiği sözlerle
şüphelerimi alıp götürdü. (Ayfer’ciğim sonunda ben de Songün'e yeşil ışık
yaktığıma göre benimle uğraşmazsın değil mi artık :))
İkincisi de Songül ile aralarında geçen bir konuşmaydı.
Özetleyecek olursak kızlar Songül için ana babanın yerine koyabileceği,
arkadaştan ve kardeşten daha öte insanlar. Bir insanın hayatında anne ya da
babanın yapması gereken ne varsa, kızlar birbirlerinin hayatında onu tamamlamaya
çalışmış bunca sene. Güney için annesi neyse kızlarda Songül için o demek. Yani
Güney’in kıskançlık yapması saçma oluyor biraz. Ama Güney bunu anlamadığı
için de kızamam. Yaşamadan anlaşılabilecek bir şey değil çünkü. Bir de erkeklerin
duygu derinliği kızlara göre daha az sanırım. Erkekler için hayat biraz daha
düz mantık. Biz kadınlar çok dallı budaklı düşünüp bazen hayatı kendimiz için
bile zorlaştırabiliyoruz.
Yazı devam ediyor.