Songül’ün kızları canıyla bile kıyaslamadığını hatırlayan
Güney arabayı durdurdu ve Seher’in kalması gerektiğini söyledi. Şimdi kabul
edelim Songül epey korkutmuş bizim aşık delikanlının gözünü. Songül kızar
temalı sözleri hem komik, hem doğru hemde içinde bulundukları durumu özetler
nitelikteydi. Çünkü bizim bildiğimiz Songül Seher’in orada olmasının hesabını Güney'e
sorar. Ki kendisi de yurtta ben hesabını sorarım ona dedi sonra. Gerçi
“Sapanca’ya mı gitti benim için?” sorusunu sorarken de tam bir aşk böcüğüydü.
Polisi aramama mantığına da değinecek olursak; dizilerde
bilindik klişelerdendir bu da. Birileri kaçırılır. Fidye isteyen taraf “polisi
aramayın yoksa rehine ölür” der. Bizim mağdur tarafta her zaman laf dinlemeye
çalışır ama polis bir şekilde olaylara dahil olur. Toprak'ın yaptığı gibi
birileri laf dinlemeyip arar polisi. Bu ülkede polise, hakime (hukuk düzenine)
ve doktorlara güven duyulmadığının farkındayım. Ama insanlar işleri kendi
başlarına halletmeye çalıştığında olanlarda ortada. Abbas gibi bir adamla bir
avuç çocuk ve iki kadın ne yapmayı düşünüyorlardı acaba? Adam silah çekince gül
mü atacaklardı yani? En baştan o pavyonu basmak yerine polisi aramalıydılar.
Herifin suratında meymenet yok yahu!
Sonuçta yine polis baskın yaptı ve o şekilde kurtuldular
adamdan. Benim rahatsız olduğum nokta ise Songül’ün kurtulmasının nasıl
olduğunu tam göstermemiş olmaları. Abbas yakalandığında adamına “sık kafasına
yoksa ben senin kızın kafasına sıkarım” dedi. Adam ateş edecekti, silah sesi
duyduk ve tak Songül kurtuldu. Hayır, duygu nirvenaya çıkmış doğru düzgün
göstersenize ne olduğunu. Sonradan anladığım kadarıyla diğer kız -adı bile
geçmeyen- geri dönüp Songül'ü kurtarmış. Polisleri aramış. Ama nasıl? Kız
yardımı nereden buldu? Abbas adama “senin kızı vururum” dedi, adam “”affet beni
kardeşim” dedi. Şimdi bu adam iki dakikada Songül'e kardeşim diyecek kadar
samimi biri değilse bahsettiği kişi Abbas'ın bahsettiği kız mı? Eğer öyleyse
Abbas niye kardeşin demedi de senin kız dedi? Diğer kıza ne oldu? Ailesinin
yanına mı döndü yoksa yetimhaneye mi verildi? Sonuçta kız ailesinden de şiddet
görüyordu. Soru işaretleriyle dolu kafam ve ben hiç sevmem cevapsız soruları.
Duygu bu kadar yükselmişken bu sonu beğenmedim açıkçası.
Ayrıca Songül kızları Feride'nin telefonundan aradı. Çünkü
eylül telefonu Feride Hanım diyerekten açtı. Şimdi bu kız her arayana Feride
demiyorsa o telefon Feride'nin. Ama yurdun önündeki sahnede Feride, Toprak,
Seher ve Güney Songül'ü yeni görmüş gibiydi? Anlamadım orasını. Ben çok mu
fazla ayrıntıya takılıyorum acaba?
Feride daha Songül'e ulaşamamışken Eylül'e Songül’ün kayıp
olduğunu söylemişti ya hani. Orada Kader Meral’e patladı. Benim kardeşim kayıp
sen hala anne diyorsun diye. Bu patlamayı Kader yapmasaydı keşke. Çünkü
zamanında anne diye diye kızları en çok kıran oydu. Meral’i orada en iyi onun
anlamasını beklerdim. Gerçi Meral’in verdiği cevap ve yine kızların birbirinde
derman bulmasıyla sahne toparlanmış ama bende küçük bir sızı bıraktı işte.
Meral’in sözünü aynen aktarıyorum: “Ben Songül için annemden vazgeçtim.
Gitmesine izin verdim.”
Meral’i yurttan atmak için gecenin bir yarısı yurda gelen
Neriman Hanım kızların coşkusunu görünce neye uğradığını şaşırdı. Kim derdi ki
Neriman Songül kurtuldu diye sevinsin? Her
şey bitmedi bitemez gibi harika bir şarkı ile sahne çok güzel
harmanlanmıştı. Songül’ün tek tek herkese sarılması mesela… Ve de küslüğü
uzatmayıp Güney'e sarılması. Bir an uyuzluk yapar mı ki diye korkmadım değil
hani. Ama yapmadı. İyi ki de yapmadı. Güney’in üzgün hallerinin üstüne ne Güney
ne de ekran başındaki izleyiciler olarak bizler bunu kaldıramazdık.

Seher’in hikayesinin acıklı olduğunu tahmin etmiştim. Yine
geçen haftaya dönecek olursam Seher’i yurdun önünde bırakmayıp evine götüren
Feride Seher’in hikayesini dirhem dirhem aldı ağzından. Meral’e nasıl hamile
kalmış orasını anlamadım ama Meral doğduktan sonra çocuk öldü dediklerini ve
yaşlı bir adamla büyük ihtimalle namus temizle amacıyla evlendirildiğini
anladım. Bu namus dedikleri şey ne menem bir şeyse sadece kadınların sahip
çıkması gerektiğine inanılıyor büyük bir kesim tarafından. Örneğin Meral’in
babası artık her kimse Seher kadar acı çekti mi acaba gayrimeşru bir çocuğu
olduğu için? Namus dediğiniz ne iki bacak arasındaki iki damla kandır ne de
sadece kadınların koruması gereken bir şey? Günahsa erkeğe de günah, ayıpsa
erkeğe de ayıp. Cemal Süreya’nın dediği gibi “Sevişti bir bakir ile bir bakire/
erkeğe milli dediler, kıza fahişe.” Seher’in hikayesi de bundan ibaret sanırım.
Kadın olarak acı çekmek ona düşmüş.
Evlendirildiği adam yine sırf bu yüzden dövmüş, eve
kilitlemiş, aç bırakmış. Seher'e sadece kaçmak kalmış. Kaçmak ve kendini
kurtarmak… İşe girmiş, çalışmış. O hayata düşmemek için her şeyi yapmış. Ama
başka bir adama güvenmeye kalkıştığında sonuç değişmemiş. Kendini pavyonda
bulmuş. Bizim diğer kızın (Songül’ün yanında tutulan kız) hikayesine benziyor
aslında biraz. Pavyondan ne zaman kurtulmaya çalışsa tekrar düşmüş oraya.
Meral’i bulana kadar da kabullenmiş durumu.
Kızı için oraya dönmemeye kararlı ya bakalım hayat neler
gösterecek? Meral’in içinde bir korku o artık. Yoksa annesi biraz geç kaldı
diye pavyona gittiğini düşünmezdi. Üstünü başını koklayıp sigara kontrolü
yapmazdı. Bu güven problemini nasıl aşacaklar acaba?
Mert niye suç işlemiş gibi duruyorsa :)
Sedat'ın yurda gelen avukatı sayesinde annesinin Türkiye’de
olduğunu öğrenen Kader soluğu annesinin evinde almıştı. Banu beni şaşırtmayıp
kapıyı açmaya bile tenezzül etmedi. Neriman içerideydi filan ama arka kapıdan
çıkarır yine açar insan kapıyı kızına. Kader ağlamaktan helak oldu. Yine de “insan
annesinden intikam alır mı?” diyebiliyor ya helal kıza. Ben şimdiye bin kere
infilak etmiştim sanırım. Gerçi Kader’de kendi annesinin kötülük listesinde üst
sırada olduğunu farkında… Ne demişti kızlara “Kızlar lütfen kimse benim annemle
yarışamaz. Neler yaptı bana!”
Banu daha sonra Kader’i görmeye gitti. Kendince kızın ağzına
bir parmak bal çaldı. “Bak Almanya’da hep seni düşündüm, sana neler aldım” dedi
demesine de Banu Hanım bu kız liseli yani. Okuma yazması var. Annelik
yapmadığından bununda farkında değilsin besbelli. Yurtta kıyafetlere bakarken
her şeyin Türkiye’den alındığı ortaya çıktı sonuçta. Yani sen hiç düşünmemişsin
kızını orada. Sedat niye yine seni kapının önüne koydu bilmiyorum ama senin
için üzülüyorum dersem de yalan olur.
Kader Songül'ü kurtarmak için Abbas'ın parasını ödemeleri
gerektiğini düşünüce annesinden yardım istedi. Banu bu öyle durup dururken para
verir mi hiç? Önce yok filan dedi sonra güya Sedat’tan yürüttüğü paraları
Kader'e verip bu fedakarlığı unutmamasını istedi. Ya Banu o parayı kasadan
yürütmüş olsa Sedat onun o evde kalmasına izin vermez hatta hırsız bu diye
ihbar edebilir. En olmadı boşanma davasında bunu Banu'nun aleyhine
kullanabilir. Ben inanmadım o paraların son parası olduğuna.
Banu'nun dönüşünün tek iyi etkisi Mert oldu sanırım.
Annesinin kapısında ağlarken tanıştığı Mert'e gerçekleri anlatamadı Kader.
Umarım çocuğa iyice abayı yakmadan anlatır her şeyi. Sonra daha çok canı
yanmaz. Birde Cenk en son Kader'e yanıktı. Sonu ne olacak acaba bu işin?
Ayna ayna söyle bana niye tüm yakışıklılar televizyon ekranlarında?
Mert ile buluşacağı için çok heyecanlanan Kader’in
hazırlanması, eski eşyalarla gitmek istememesi tam o yaşlarda kızların yaşadığı
sorunlardır aslında. Bu yönden yaşına uygun hareket etmesi çok hoştu. Banu'nun
Mert'e Kader’in annesi olduğunu söylemesi beni bile şaşırttı. Kader ne yapsın?
En ufak bir şeyde annesinin onu sevdiğine dair umutları yeşeriyor. Eskiden olsa
kızardım belki ama bunu yaşamadan anlamak mümkün değil galiba. Yaşamakta
istemem. Bu yüzden Kader'e kızmanın bir mantığı yokmuş onu anladım.
Mahkeme Derin’in velayetini (Kader’in kız kardeşi) Sedat'a vermiş. Bence doğru da yapmış. Banu bunun için ağlayıp acısını
Kader’den çıkarmaya çalışırken “seni doğurmayabilirdim” dedi. Doğurmasaymış o
zaman. Ne yani bu rezil dünyaya bir çocuk getirip ona bakmayınca, yetimhaneye
bırakınca birde iyilik mi yapmış oldu. Madem bakmayacaksınız doğurmayın
kardeşim. DOĞURMAYIN!!! Kendini savunurken bile yerin dibine sokuyor bu kadın.
Yazı devam ediyor.