Daha çetin günler gelmekte.
Bir zaman ki, geri çağrılmak üzere
ertelenmiş, görünüyor şimdi ufukta.
Bağlamalısın artık neredeyse pabuçlarını,
köpekleri de kovmalısın toplanma yerlerine.
Çünkü balıkların bağırsakları
buz kesmiş rüzgar altında.
Yoksul bir ışık vermekte kandiller.
Bakışların bir hayalet olmuş sisler denizinde:
Bir zaman ki, geri çağrılmak üzere
ertelenmiş, görünüyor şimdi ufukta.
Ötelerde sevgilin, gömülmekte yavaş yavaş,
dalgalanan saçlarına kadar yükselmiş kum,
sözünü kesiyor konuştuğunda,
susması içim emir vererek,
ölümlüdür nasılsa sevgilin kumlara göre
ve ayrılışlara da gönüllü,
her kucaklaşmanın ardından.
Bakma etrafına
Bağla pabuçlarını.
Geri kovala köpekleri.
Dök balıkları denize.
Söndür kandilleri!
Daha çetin günler gelmekte.
Avusturyalı şair Ingeborg Bachmann’ın 1953 yılında yazdığı bu şiir -Ertelenmiş Zaman- anlatsın diyorum mesela, söylemek istediklerimi benim yerime bu sabah. Aynen Ömer’i arayan Koriş’in “Alo” yerine “N’apıyorsun mesela şu anda sen?” diyerek konuya girmesi gibi... Çünkü yerleşik alışkanlıkları değiştirmeli bazen. Ezberler ara ara bozulmak için var.
Yine de, bunu söylemesi elbet yapmasından kolay. Ömer yapamıyor mesela. Hatta yaptığı şeyin birebir karşılığı; üstü başıyla alışkanlıklar denizine dalıp dalıp çıkmak diyebiliriz rahatlıkla. “Sırrın neymiş bulacağım, ve bitecek bu iş” sözünün ardından, bu aşkın sırrının peşinde sürüklenmek Ömer için, o aşkın onunla birlikte gelen bütün parçalarının bir bir üzerinden geçmek olup çıkıyor adeta... Aşk ve Gurur’u izlemek... Albertine Kayıp’ı okumak... Ancak seçerek gittiği o şık restoranlardan birinde yiyeceğinden arta asla kalmayan bir tabak hazırlayıp, Defne’yi aklına taktığı zamanların her birinde olduğu gibi onu yiyemeden bırakmak... Bütün bunlar, Defne’nin hayatındaki ayak izlerinin üzerine itinayla tekrar basmak...
Yazı devam ediyor...