AlSel ve SavNaz ekibi bir yana ben başından beri
AlHal fanı oldum, itiraf edeyim. AlHal tabii ki Ali ve Haluk'un açılımı... Ben
buldum! Şaka bir yana, onların sahneleri diziye beni bağlayan şey olmuştu.
Aslına bakarsanız durum hâlâ öyle. Fakat ne yalan söyleyeyim, izledikten sonra
''Ne oldu şimdi?'' demekten kendimi alamıyorum. Bu kadar az şey anlattığı halde
insanı kendine bu kadar çeken pek az iş vardır ekranlarda.
Emre Kınay'ın oyunculuğunu övmekten asla
yorulmayacağım. Bir zamanlar tiyatroya gönül vermiş biri olarak, ülkede hayran olduğum
ender sanatçılardandır kendisi. Ruhunun kökleri sahneye dayanan herkese bir gün
bir yerlerde hayran olacağız belli ki. Öyle ki, roman gibi her bölümde farklı
bir sayfasını okuyoruz. Tekrara düşmek bir yana, kendine katıyor, kendiyle
çoğalıyor. Var olsun...
But first let me take a selfie!
Emre ve Tuğçe'nin durumuna ne diyorsunuz? Bana göre fazla zorlama kaçtı o mesele. Tuğçe'nin dönüşümü şahane oldu, ona sözüm yok. Fakat Emre'nin Selin ve Ali ile yaşadıklarından sonra böyle dörtlü kanki ortamı... Bilemiyorum Altan, bilemiyorum. Her karakter hikayede her zaman aynı yere tutunacak diye bir kural yok ki. Hikaye gerektirdiği müddetçe herkes kaybolur, ölür, biter. Bakın Zafer'e, adını anan var mı? Sahi arkadaşlar, Zafer nerede?
Genel itibariyle bölümün Ali'ye doğru yalpalayarak
ilerleyeceğini henüz başından tahmin ettik. Sırrın sündürülmeden söylenmesi ise
derin bir nefes aldırdı bana. Çünkü böylesi ağır yükler zorludur, seyircinin
taşıyamama riski hesaplanmalıdır. Hesaplanmış, çok da iyi olmuş.
Şimdi Ali'nin ruhunda cırt diye açılıveren yaradan
akacak kanın rengini çok merak ediyorum. Haluk'un o yaraya seyirci
kalamayacağını düşünmek istiyorum. En önemlisi de Sevilay'ın haline üzülüyorum.
Demek ki içimizde bir şeyler değişti, değiştirildi. Bakalım gelecek haftanın
akıbeti bizi nereye savuracak?
Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum^^
Güzel günler.