Açılın. Küllerimizden doğuyoruz biz. 

Notlar:

• Ömer’in çalışma odasından elinde boş tuval ve siyah spreyle çıktığı o günden beri gözüme batan kapının kenarındaki sevgili metal figür, önce ben seninle uğraşacaktım bi, naaptın?!... “Yoksa sen misin o sır topu, dikenlerini batırmayı bekleyen?” diye soramadan, Defne’nin sırtına batırıverdin kendini. Sensin zaar. Kapının kenarına kadar gelmişsin, ve o melun sırrın sevimsiz bir timsali gibi Defne’nin canını yakarak misyonunu tamamlamışsın sanki. İşin bittiyse gitsen mi artık, çok çirkinsin de. (Evet yazar hem reel, hem mecazi ‘dikenli sır topu’na sesleniyor :)


Hain sır topu! Dikenlerini al ve git!

• Çok hüzünlü, çok dramatik bir sonbahar filmiydi bu bölüm. Ağır çekimler, müzikler, sahne geçişleri hepsi o kadar güzeldi ki. Bu bölüm çok hüzünlendiysem, senaryonun, oyunculukların şahaneliği kadar bu işin arkasındaki tüm ekibinin payı o kadar büyük ki... 

• Bu bölümü seyrederken Koriş gibi uğurlu gecelerde doğduğumuza kanaat getirdiğim anlardan bir diğeri de Defne’nin Neriman’a posta koyduğu sahneydi. Defne, Neriman’a ağzının payını vermek, bu konunun son sözünü söyleyen olmak ve bu yolda mübah silahları çekip, deyimi yerindeyse “Neriman’la Neriman olmak” suretiyle; sevgili yengemizin son 5 bölümdür veremediği 50 gr yağın bilmem kaç katını eritti içimizde. Sağol Defne! Üstelik bunu, daha dün Ömer’in seni gördükten sonra çöküp kaldığı koltukta tam bir “boss” gibi oturarak yaptın. Yürü be Defne!

• Yasemin tam bir anka kuşusun sen de. ‘Cherie’, yani vişne; adeta o kor alevler içinde yanan kıpkırmızı hırs küpü Yasemin’in soğumuş, durulmuş, demini almış hali gibi. Defne’nin odasının arkasındaki tablo da ne kadar “yeni” Defne. O yarattıkça, içinden yepyeni bir sürü insan daha çıkacak... Ne kadar yakıştı sana, size!

• Evet, “size” şerefe kızlar! Bu gün tüm şerefe’ler size, zira bana hem şahane bir kadın dayanışması gösterdiniz, hem de buram buram burnumda tüten bambaşka iki kadını hatırlattınız Mad Men evreninden. Bir adet “kıymetini bilmeyen erkek dünyasının hegemonyasından kurtulup kendi ayakları üstünde durmak üzere yola çıkan” Joan Harris ile, bir adet “o kadınların mucizesinin simgesi olacak şirketi ayağa kaldıracak egosu yüksek dahi sanatçı” Peggy Olson alırız sizden o zaman birer dal, Yasemin ve Defne! Mad Men izleyenlere selam olsun. 

• Mad Men dedik madem. Oradan bir anekdot ile bitireyim. 60’ların reklamcılık yıllarının işlendiği bir drama olan olan Mad Men evreninde, her birkaç yılda bir adet olunduğu üzere, ajansı kurtarmak için büyük bir adım atması gereken Don Draper, başta sekreteri, daha sonra proteje’si, ama her şeyden öte dünyada onu en iyi anlayacak insan olan Peggy’nin kapısını çalar. İyi değildir araları, çünkü Don Peggy’ye verdiği değeri bir türlü hissettiremez. “Bunu yapmam lazım... ama sensiz yapabilecek miyim bilmem” der. Peggy “Ya hayır dersem, bir daha benim yüzüme bakmaz mısın?” diye sorar. Don, “Hayır” der. “Hayatımın geri kalanını sen geri almak için çalışmakla geçiririm”

Duymak – pardon! – söylemek istediklerim bu kadar. Teşekkürler ;)
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER