Arabaya yakın patlatmayın lan!

kontrolünü kaybetmiş bir Gölge vardı. Polat’ın o tuzağı sezebileceğine tanık oldu ama kendisi hala aracının kurşun geçirmez olabileceğini tahmin etmekten çok uzaktı. Bu resmen paniktir. Hani sakin kalabilmiş olsa tuzağı açık edip de kendini rezil etmezdi. 

Hadi o rezaleti panikle açıkladık ama terzi rezaletini nasıl açıklayacağız? Gölge çok karizmatik bir kötü ama bazen Polat’ın en vasıfsız düşmanının bile yapmayacağı hatalar yapıyor. Bunun sebebi kendine fazla güvenmesi mi? Bu tür basit hataları beni resmen üzüyor. Karizmanın hakkını ver sevgili Gölge bizi üzme…

Molenbeek seyahatimiz devam ediyor ve Levent Sülün’e olan hayranlığım kat be kat artıyor. Büründüğü karakterde her hareketi, her tavrı ayrı güzel. “Bizi arayanlar bizi bliyorlar. Bizi arayanlar sadece bize ihanet edenleri buluyorlar.” repliği ile Vadi Aklı hem Paris katliamına hem de batıya dev bir eleştiri daha getirdi. İsrail üzerinden Şedid’e adam yolluyoruz muhabbeti de son derece ilginçti. 

Benim eleştiremeyeceğim dış mihrak yok gençleeeerrr!

Israrla Vadi’nin Amerika’ya karşı eleştiri yapmasını isteyenlerin nefsi az da olsa körelmiştir herhalde. Zira daima toptancı zihniyete karşı olmuşumdur ama İsrail ile Amerika arasına ben de bariz bir fark göremiyorum. Unutmadan şu konuda da senaryo ekibinin hakkını vermek lazım. Smith’i İstanbul'dan öyle güzel ayıkladılar ki biz herhalde bir süre olmayacak dedik ama onunla bambaşka bir kapıyı ardına kadar açtılar. Senaryo açısından bence nefis bir hamleydi.

Süha Baba’ya geçen bölüm yazısında veda etmiştim ama bir sahnesi daha varmış. Bu bizlere en son mesajıydı. O yüzden kıymeti de diğerlerinden farklıydı. Nitekim herhalde kendisine son bir mesaj verme hakkı tanınsaydı o da böyle bir mesajı seçerdi diye düşünüyorum. “İki cennet var” dedi Süha Baba. Batıdaki cennet ve doğudaki cennet. Avrupa’nın bir cennet olarak tasvir edildiğinden ama durumun öyle olmadığından bahsetti ki kısmen katılabileceğim bir söylemdi. Katılmadığım nokta şu ki Avrupa artık Avrupalı'ya göre gerçekten bir cennet. Oraya gidenlerin amacı da o cennetten pay almak. Bu onlara elbette altın tepside sunulmuyor ama tonla da başarı hikayesi var. Mesela koskoca BMW markasının tasarım işlerinin başındaki adam arap kökenli birisi. Toplu bir reddetmeden bahsetmemiz imkansız. 

Doğudaki cennet anlatımına ise sonuna kadar katılıyorum. Katıldığım, katılmadığım yerlerine rağmen bence toplama bakıldığında müthiş bir tespitti. Avrupanın dışlanmış gençleri elbette öfkelerini içlerinde tutmayacaklar. Bu bakımdan sunulan çözüm de gayet güzel ve geliştirilebilir bir argümandı. Fakat bu sorunla Avrupa şimdi yüzleşmeyecek. Bunun için daha minimum 20 yıl olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki bilim insanları İstanbul’un 50-60 yıl sonra pek çok yerinin sular altında kalacağını söylemesine rağmen kılımız kıpırdamıyorsa, Avrupa’nın da 20-30-50 yıl sonraki nüfus oranları konusunda henüz kılı kıpırdamıyor. Her değişim sancılı olur. Bu sancıya pek çoğumuz şahitlik edecek. 

Gülüm bi saniye.. Madem anlaman bu kadar uzun sürdü biraz daha bekle sayfa bitsin.

Vay arkadaş! Meğer Polat başından beri Gölge’nin oyununu biliyormuş. Ben daha o şaşkınlığı atlatamadan terzinin nereden çıkacağını da buldu ya, iyice aptala döndüm. Bununla da yetinmedi Cahit’in takibini kaybettiği adamı da yine o buldu. E, bi nefes al yahu. Bu kadar mükemmel olmak zorunda mısın? Tamam, kimse kendini seninle kıyaslayacak kadar hadsiz değil ama buna rağmen insan kendini kötü hissediyor. Ben daha çorabımın diğerini yarım saatte zor buluyorum adam yer altından çıkan adamı eliyle koymuş gibi buluyor. Olmaz ki…

Yusuf daha Azra’nın gönlünü nasıl alacağını düşünme fırsatı bulamadan Azra’yı kendisine sarılır bir halde buldu. Aşk böyle bir şey ama yine de bu çift biraz fazla mesafeli. Yusuf’a buradan bir sorum var. “Yahu hiç aşık oldun mu?” Aşık adam öyle mi bakar? Öyle bi bakacaksın ben burdan kızın karşısında eridiğini göreceğim. Kalbin kırılmış olsa da, derdin çoksa da, fikirlerin değişmişse de gözlerindeki bakış değişmeyecek. Gelecek bölümler için o bakışı resmen talep ediyorum. Sevgili Azra sen de evinin kapısını bacasını biraz kilitli tut. Öyle açık tutarsan herkes gelir kaçırır. 

Nihayet Tilki’yi görebildik. Daha sahne başlar başlamaz adam farkını ortaya koyuyor. Masadaki lambaya dikkat eden oldu mu? Normalde o lambaların dışı hep yeşil olur. Tilki’nin lambası maviydi. "Bu mudur" diyen olabilir. Bence budur. İstanbul’a da nihayet gelmiş. Güzel haberi de beklemeden verdi. Dağıstanlı hayatta ve o da İstanbul’a gelmiş. Eminim bir güzel ezmiştir ama umarım Polat bir şekilde kurtarır. Tilki altı kısık kaynamaya bırakılmış su gibi… Şu an kaynamıyor ama yine de bu suyun sıcak olmadığı anlamına gelmez.

Lisede yolda yürürken ben. (yersen)

Polat’ın memlekette havasının çok olduğunu biliyorduk ama buna tanık olunca insan ayrı bir keyifleniyor be kardeşim. Taksici lafı ikiletmedi bile… Üstelik tam tekmil rapor da verdi. Her Vadi izleyicisi bu sahneden ayrı bir keyif almıştır. Yalnız taksici de amiyane tabirle ufaktan voleyi vurdu. Yıllar önce Polat’ın iki simite kaç para verdiğini hatırlarsak vereceği yevmiyeyi artık siz düşünün.

Sen koca Polat Alemdar’ı tanı ama sağ kolu Cahit’i tanıma. Üstelik takip edilmediğin konusunda da çok dikkatli davran. Vallahi helal olsun sana Terzi Efendi, dikkat etmesen nasıl gidecektin acaba? Mekanın deşifre olmuş, Polat Alemdar peşinde ama sen hala taksiciye ders verme derdindesin. Ben bu kadar rahat adam görmedim. Benim çoluk çocuk vardı onlar ne olacak diye de sormadı. Aldı ceketi tıpış tıpış gitti. 

Gölge’nin yerini tespit eder de Polat durur mu? Tabii hemen baskın! Siyah Sancak ekibi yine kısa ve öz bir şekilde ortaya çıktı. O yolda yürürken dizinin her an bitmesini bekledim. Zira hep o anlarda biterdi ama bu sefer bitmedi. İçeri girdiler, gene bitmedi. Üst kata çıktılar hala bitmedi. Camı açtı ve Gölge’yle karşı karşıya geldiler! Hani Polat ile Gölge nasıl karşılaşır diye 20 şıktan oluşan bir soru sorsaydım yine de aralarında “pencereden bakarak karşılaşırlar” gibi bir şık olmazdı. Gölge yine konuşmaya başladı ki bence bu adam çeneden ölecek. Polat’ın iyi nişancı olduğunu hiç mi duymadın? Topuklasana be kardeşim ne diye durup kendine nişan almasını sağlıyorsun? 

Arkamdakilere hiç güvenmedim. Hep yanımdakilere güvendim.

Polat cevap bile vermedi. Sadece bir el sıktı. Gölge buralara gelirken kanının bu topraklara akacağını hiç düşünmüyordu ama daha önce de söylemiştim. Onun da kanı bu topraklara akacaktı ve ilk defa aktı. Gölge haftalardır süren üst üste hatalarının bedelini bir kurşunla ödedi. İlk defa yere serildi. Bunun anlamı aslında çok büyük. Polat, Bay Ferdinand’ı yere sererek gölgesini almış oldu. O artık gölgesiz… Gölge elbette orda öylece kalmaz. Ordan kalkar ve biz şu soruyla baş başa kalırız: Peki şimdi Gölge, Polat’ın neyini alacak?

Oldukça keyifli, heyecanlı ve bol şakasıyla Kurtlar Vadisi Pusu 274. Bölüm'ün sonuna geldik. Gelecek haftayı hem olaylar bazında hem de soru işaretleri konusunda iple çekiyorum. Vadi uzun bir ara merakı sadece olay bazında körüklüyordu. Şimdi bölümlerce sürebilecek soru işaretleri de bırakmaya başladı. Böylesi çok daha güzel.

Haftaya görüşürüz.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER