İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek*
Evvela dev bir özür dileyerek başlıyorum yazıya. Plansız bir yolculuk, ani gelişen birtakım hadiseler derken bu hafta Diriliş’i gününde izleyemedim maalesef. Haliyle yazamadım da.

E posta yoluyla, twitter aracılığıyla yazıyı pek çok soran oldu. Gecikme için hepinizden özür dilerken ilginiz için de yürekten teşekkür ederim efendim.. Fakat bu gecikme vesilesiyle anladığım bir şey var ki beni seviyorsunuz..Ya da en azından yazdıklarımı mı demeliyim?

Gelelim diziye..

Diriliş’te 35. bölümü geride bıraktık.

Rahman’ın Noyan’a kendini kabul ettirdiği sahne ile başlamak istiyorum. Noyan’ın önüne attığı altınlara tamah etse idi kellesi gövdesinden ayrılacaktı Abdurrahman’ın. Fakat Rahman sınavı geçti. Çünkü bir Türk alpının yalnızca eli pusat tutmaz, aklı da zehir gibi çalışır. Savaşlar sadece eliyle pusat tutanlar sayesinde kazanılmamıştır. Muzaffer olanlar aynı zamanda aklı keskin, gönlü diri olanlardır da. Abdurrahman da Moğol keferesinin elinde nefsini dize getirip aklı ve imanıyla görevini ifa etmeye gayret ediyor. Hikayenin bu kısmının oldukça dikkatimi çektiğini söyleyebilirim.

Dodurga’da sular iyice ısınmaya başladı. Bölüm başında Hayme Ana’nın Ertuğrul Bey’le ilgili vicdan azabına tanıklık ettik. Sofra başında pişmanlığını dillendiren Hayme Ana’nın bu hali son derece samimi idi. Akabinde Halime’yi de sofraya çağırtıp birlik mesajını verdikten sonra Gökçe’yle ilgili hadiseyi anlattı. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Gökçe’nin Tuğtekin’le evliliğine karşı çıkan Selcan Hatun fikrini dillendirdikten sonra Hayme Ana’nın gazabına uğradı. Selcan’a “Dodurga’ya geldiğimizden beri Aytolun’u dilinden düşürmezsin. Abimi ve yeğenimi çamura atarsın. Dilin otağıma kadar ulaştı” derken hikayenin bundan sonrasında Hayme Ana’nın Gündoğdu ve Gökçe gibi Selcan’a cephe alacağını düşünmüştüm. Çünkü böyle anlaşılıyordu. Aytolun’u dilinden düşürmemek ifadesinin Hayme Ana’nın dilinden dökülmesi çok enteresandı. Çünkü her fırsatta Aytolun’a haddini bildiren Hayme Ana’nın ta kendisi idi. Aynı Hayme Ana’nın bölüm sonlarına doğru Gündoğdu tarafından çadırdan kovulan Selcan’a, “Aytolun ile Gökçe değil mi? Bardağı taşırdılar!” demesi hayretimi bir kat daha artırdı. Bölüm başında Aytolun’a kızdı diye Selcan’ı fırçalayan bir Hayme Ana varken bölüm sonunda kendiliğinden Aytolun’u suçlayan bir Hayme Ana vardı. Ufak bir tutarsızlık mı diyelim ne diyelim.. Öyleyse bile nazar boncuğu olsun.

Dodurga’da işler bununla sınırlı değil elbette.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER