• Bir hafta sonra evleniyorsunuz ama herhangi bir hazırlığa ihtiyaç yok. Ya arkadaş, memlekette evlenecek olsan işlemler var, bir sürü prosedür var. "Evet"i almışsın, adam o heyecanla ertesi sabah nikah dairesinde form doldururken bulmaz mı kendini? Hadi Milano'da evleniyorsunuz diyelim pasaport var, vize var. Defne diplomatik pasaportlu da bizim mi haberimiz yok? Örf, adet, gelenek mevzusuna hiç girmiyorum zaten.
• Bakışıpduruyor bizimkiler.. (Defne'nin bu sessiz sinema merakı da buradan geliyor sanırım, konuşamıyorlar ya bunlar.) Ömer şöyle güzel bakıyor böyle güzel bakıyor diyor herkes. Eyvallah bakıyor, arkadaşım derdin bakmaksa sadece, "Kıy paraya, yaptır bir bal mumu Defne heykeli, bak doya doya." Tren mi bu ? (Ahaaa, buldum!!, bu hepimizin böğrüne oturan öküzü hakikaten buldum galiba, Ömer olmasın sakın?)
• Bu ilişki başladığında, Ömer sahilde ne demişti Defne'ye? "Ben eminim artık." Neden eminsin? Defne'yi kuytuda sıkıştırıp öpmek istediğinden eminsin, o kadar, başka bir şey yok. Zaten olsa her ortaya çıkan sorunda topu Defne'nin kucağına bırakıp arkanı dönüp gidemezsin ya da olmamış gibi davranamazsın. Sorar, sorgular anlamaya çalışırsın. Muhteşem bir hafızan var (sonsuz aşkımızın ilk yıldızı) her şeyi hatırlıyorsun. Ama şu parçaları birleştirip görmen gereken şeyi bir türlü göremedin. Bir sıkıntısı var bu kızın işte, bizim böğrümüz den kalk da, anla artık.
• "Buradan bana kaçalım mı?" diyor Ömer. "Sude'ye söz verdim." diyor Defne. Ne sözü verdin? "Buradan çıkınca eve gideceğim." diye mi söz verdin? Amcası diyor "Ben bırakırım.", dili tutuluyor adamın. Oğlum fırsat işte, desene "Ben bırakırım." yok, trak geldi.
• Şimdiye kadar baş başa yediğiniz romantiğimsi tek yemek var. "Bir de benim elimden ye bakalım risottoyu!" diyor bizim oğlan, zaten Defne risotto ile büyüdü. (yaa, sabır!) Sos adı altında kızın aklına gelen şey, salça kavurup makarnanın üstüne koymak, sen diyorsun "Bilmem ne mantarlı risotto." O kadar iyi tanıyorsun ki evleneceğin kadını, dilim tutuluyor bazen. Halbuki Defne için risotto, belki de sadece Sinan'ın lakabı, kız tadını bile bilmiyor. Soğan çorbasına tepkisi "pinti" olmuştu Defne'nin, hatırlatırım.
• "Risotto şahane oldu." diyor Ömer, inceden megaloman bir tavırla. Oğlum bir dur, kız kendi karar versin güzel mi.. Ama kız belli ki şarapla kaktırmış senin risottoyu, şarap bitince fıs. "Yemeğini bitir gidelim." diyor Ömer, "Tamam benim için bitti gidelim." diyor Defne. artık nasıl güzel olduysa risotto, kız ne yapacağını şaşırdı sofradan kalkmak için.. (bkz. Şekil 1A)
Şekil 1A: Tabak dolu, şarap bitmiş.• Hani İz diyor ya Defne'ye, "Ömer gördüğüm en gerçekçi adam." diye. O Ömer, geçici olarak servis dışı. Bizim hayalperest Defne daha gerçekçi. En azından "Biz daha sevgili olamayı beceremedik." diyebilecek kadar farkında, ama bizim oğlan uçmuş, evlenme teklifi hesabında. Hele bir tanısaydınız önce birbirinizi daha iyi olmaz mı?
• Bunlar daha çıkmıyorlar (Bu çıkmak lafını da sevmem ama "flört etmiyorlar" mı deseydim?) aslında. Hani zorlasak görücü usulü falan olur, hatta oğlan Denizlili değil de Manisalı olsa beşik kertmesine bağlasan bağlanır bunların evlilik durumu. İlk gerçek randevu neredeyse evlilik teklifinden sonra.
• "Kız arkadaşımla geleceğiz." Ya arkadaşım, sen evlenme teklif ettin; hatırlıyorsun değil mi? "Kız arkadaş" ne? Ergen misin diyeceğim, onlar bile artık sevgilim diye çatır çatır söylüyor. Kız arkadaşıymış, yesinler. Haa, Defne'nin tepki daha müthiş ama "Asistanım deseydin.." getirin şuradan iki taş, ezelim şunların kafalarını, hepimiz kurtulalım.
1. fragmanın sonunda saksıda bir Defne gördüm. Ömer, aman kardeşim, Defne saksıda yetişmez. Kök salmak ister, sevgi ister, güneş ister. Saksıda bırakırsan bir süre dayanır, sonra solar gider, benden söylemesi. Şimdi "sen, sevip sevmediğine" bir karar ver de, biz görelim.
"Bu saatten sonra ne olur ?"
Hepimizin içinden geçen aynı: “Şu oyun ortaya çıksa da, ne olacaksa olsa” daha çıkmaz, çıkamaz bunu hepimiz adımız gibi biliyoruz sanırım. Barışırlar üç beş güne, sonra yine ayrılırlar, yine barışırlar. Böyle gider bu, ta ki barışık oldukları dönemlerde birbirlerini tanıyabilene kadar. Bu ikili için, yağ ve su demiştim, emülsiyon gibiler diye yazmıştım daha önce. İşte bunların masalı da ancak böyle oluyor. O böğrünüze oturan öküz var ya, o kiracı değil, baya baya ev sahibi, alışmaya bakın onunla yaşamaya.