24 yaşındaydım. “Ben de yazmak istiyorum.” dediğim o an, ışığından habersizdim. Elinin değdiğine uğur getirdiğinden, yeni hikayeler için önlerine sayfalar serdiğinden. Sayesinde tanıyacaklarımdan, yanına ilk koşacaklarımdan habersizdim.
Onun ışığıyla, verdiği cesaretle, güveniyle yazmayı daha çok sevdim. Yazarken hep özgür hissettim kendimi; iyiye iyi, kötüye kötü diyebileceğimi bildim. Bugün, onun hikayesi üzerine iki satır yazabilmenin değerini anlatmam zor. Ve bir o kadar da heyecanlı.
Ondan en çok İsmet’i dinlemeyi sevdim. İsmet’in anekdotlarından hayata dair bir şeyler öğrenmeyi… Şimdi masal dinler gibi dinlediğimiz İsmet’in hikayesi, Dünya’nın bir ucunda yankılanıyor. Gördüğüne ve gurur duyduğuna eminim.
Canım Raninim… Çoook seviyorum…
***
Kiminin kanadı yok, kiminin kanatları hayallerinden büyük…
Matilda, Raşel, İsmet, Selim, Orhan, Çelebi ve diğerleri… Vazgeçmeden yeni kapılar çalmaya, titreyen ellerle hayata tutunmaya, kendi hayatlarını yeniden yazmaya çalışan bir grup insan.
Kimi kabuğuna çekiliyor, kimi topuklarını yere vura vura yürüyor acının üstüne. Eninde sonunda hepsi hayatta kalabilmek veyahut acılarını dindirmek için birer merheme başvuruyor. Eldeki yanık izi, kalpteki sızıya karışıyor. Kim ki, kalbi kırık; o da gidiyor başkasının kalbini kırıyor.
1955 İstanbul’unda ışıklı tabelaların arkasında geçen hüzünlü hayatların hikayesi Kulüp. Varlık Vergisi, yitip giden hayatlar, anne kızı ayıran 17 yıl, gayrimüslim diye işinden olanlar, kimliğini gizleyenler, hayallerinin peşinden koşarken ailesinden ayrı düşenler… Hayat, herkesi farklı yerden sınıyor; Kulüp, herkesin hayatına aynı özenle yaklaşıyor. Aseo'ların acısını yürekten hissettiriyor.
Gökçe Bahadır, Barış Arduç, Asude Kalebek, Salih Bademci, Metin Akdülger ve Fırat Tanış’ın başrollerinde yer aldığı hikaye; bütün karakterlerinin hayatlarına dokunuyor, 6 bölüm sonunda Kulüp’ün tüm üyelerini tanıtmış, geçmiş ve gelecek arasındaki köprüyü kurmuş bir şekilde son jeneriğe bağlanıyor. Kulüp’ün en sevdiğim taraflarından biri de bu oldu. Sahneye ışık tutan gencin hayatına dair bile bir fikrimiz var, fakat asla olması gerektiğinden fazla değil.
Sadece hikayesiyle değil dönemin ruhunu incelikle yansıtan sanat yönetimi, duyguyu da coşkuyu da özenle aktaran rejisi, karakterleri üzerlerine dikilmiş gibi taşıyan oyunculukları, kalbe dokunan müzikleriyle nefis bir dönem dizisi Kulüp.
Matilda’nın Raşel’in saçlarını öptüğü sahneye kalbimi bıraktım. Asude Kalebek, ışıl ışıl. Gökçe Bahadır, yer yer kalbimi öyle bir sızlattı ki, yaşanmışlıkları özümseyebilmek için bazı sahneleri geriye alıp alıp tekrar izledim.
Ve Salih Bademci’nin Selim’i muazzam! Sahneye adımını attığı anda parlayan, bölümler aktıkça ışıltısı katlanan, göz kamaştıran bir karakter. Fakat karakterlerin kendi arasındaki ilişkileri, iniş çıkışları öyle dengeli ki Matilda, Orhan ve Çelebi asla Selim’in ışığının yanında sönük kalmıyor. Selim'in ışığı Matilda'ya da iyi geliyor. Selim ve Orhan’ın sükunet dolu anlaşmaları, Selim ve Çelebi’nin atışmaları ise Metin Akdülger ve Fırat Tanış’ın nefis oyunculuklarıyla taçlanıyor.
Kulüp’ten Matilda’nın gururu, Raşel’in duyguları, Selim’in heyecanı, Orhan’ın inancıyla çıktım. ‘Baba’ İsmet’le tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Bu güzel hikayeyi kelimelere döken Necati Şahin, Rana Denizer, Serkan Yörük, Bengü Üçüncü, Ayşin Akbulut’a; muhteşem bir atmosfer yaratan Zeynep Günay Tan ve Seren Yüce’ye; tüm oyuncu ekibine ve yolu Kulüp’ten geçen herkese teşekkürler. Dilerim çok izlenir, çok sevilir! İzlenme sayıları yıldızlara dokunur.