Sinan karakterini sevmiyorum. Özellikle son haftalarda yapmış olduğu ihaneti sindiremiyorum ama dostluk dediğimiz kavram çaba ister, diğer tüm ilişkiler gibi emek ister. Ömer ve Sinan bu kavramı birbirlerine layık gördüklerine göre geçmişleri fazla sağlam olmalı ancak dediğim gibi, ben izlediğim Sinan’ı sinsi bir karakter olarak gördüğümden ve yapmış olduğu ihanete rağmen bir özür dilemeyi bile Ömer’e çok gördüğünden hala kızgınım. Ancak barışma sahnesinde verilen “kardeşlik” mesajına toplum olarak o kadar ihtiyacımız varmış ki barışma sahnesi, izleyen birçok kişinin de hoşuna gitmiştir. Üstelik tıpkı resepsiyonda yer alan rengarenk, her milletten insanın aynı ortamda huzurla bulunduğu gibi sadece toplumumuzdaki barış değil, dünya barışı mesajını daha da iliklerimde hissettim.
Bizlere bencil, dedikoducu, çıkarcı ama her şeye rağmen fazla sevimli olarak gösterilen Koray karakterinin seçimi ile başka bir yönü de gösterildi. Şirketin zayıflayacağını, hatta batacağını bile bile tarafını Sinan’dan yani daha eski dosttan yana kullanması güzel ve ince bir mesajdı. Şirket çalışanlarının Sinan ve Ömer ayrılığına olan üzüntüleri ve bir şeyleri düzeltme çabaları da şirket içindeki birlik beraberliğin, bütün olmanın göstergesiydi.
Anneannenin evden ayrılmadan torununu birçok konuda uyarmasıyla hepimiz kendimizi ve bize bu nasihatleri veren aile büyüklerimizi, annelerimizi gördük. Başkasının mutluluğu ile delicesine mutlu olan bir Şükrü Abi gördük.
Ve her şeyden de önemlisi birbirlerini seven, birbiri için emek veren, koruyup kollayan insanları gördük. Teşekkürler Kiralık Aşk bize tüm bu güzellikleri gösterdiğin, yaşattığın için… Emeği geçen herkese teşekkürler.
Bunlara ek olarak, Barış Arduç ve Elçin Sangu’ya ayrı bir paragrafta değinmek istedim. Karakteri bu kadar güzel giydiğiniz için, Defne Ömer hikayesine bu kadar çok inandığınız için teşekkürler. Her hafta dünyanın sahip olduğu en güzel iki varlığa bakıyormuş hissi uyandıran görsel uyumunuz ile gözlerimizden kalpler fışkıra fışkıra sizleri izliyoruz. Çevremde bazı arkadaşlarım kendilerine nazar değebileceğine inanıyorlar sevgilileriyle birlikte, ben de onlara diyorum ki: “Buyrun bakın! Bu iki insan varken başka da kimselere nazar değmez meraklanmayın.” maşallahlar, subhanallahlar, nazar boncukları falanlar filanlar…