Pixar ilk filminden bu yana Hollywood’un animasyon
stüdyoları içinde daima farklı bir yerde olmuştur. Seyircisini üzmekten, onlara
“kötü” şeyler göstermekten, düşünmeye zorla itmekten çekinmeyen hikayecileri;
teknolojinin sınırlarını sonuna kadar zorlamasa rahat edemeyecek amansız
animatörleri ve Disney’in eşi benzeri olmayan gücü ve marka değerini arkasına
alan Pixar daima “yeni animasyon şaheseri”ni çıkaran şirket olarak karşımıza
çıkmıştır. Yeni şaheserleri ve belki de tüm zamanların en iyi animasyon filmi
olan Inside Out eleştirim 2. sayfada.
Fakat şirketin bu günlere geliş hikayesi de ayrı güzel. O yüzden önce zamanında Ekşi Sözlük’e yazdığım yazıdan yola çıkarak size Pixar’ı anlatmak istiyorum.
John Lasseter adlı arkadaş Walt Disney'in
açtığı sanat okulunda çizerlik-animasyon eğitimi alır ve rüyalarının gerçek
olması sonucu disney'de çalışmaya başlar. En büyük amacı, üç boyutlu animasyon
devrini başlatmaktır. Fakat Disney'de yaptığı birkaç projeden sonra hem bütçe
kısıntıları hem de stüdyonun yaşadığı yaratıcılık darboğazı sebebiyle
yöneticilere fikirlerini beğendirememiş ve kovulmuştur. Bunun üzerine George Lucas'ın
film yapımcılığında yeni bilgisayar teknolojileri üretmekle görevlendirdiği
ekibe katılır fakat bu ekibin ürünleri başarılı olduğu kadar karlı olmadığı
için bu iş de sona ermek zorunda kalır. Ancak bu süreç içinde kendine yoldaş
bellediği bilgisayar dahileriyle tanışır, Pixar bilgisayarı yaratılır, çeşitli
kısa filmler ve reklamlarda üç boyutlu animasyon kullanılır. Özellikle ilk kısa
film Tin Toy büyük başarı kazanır ve
yaratılan teknolojik gelişmeler Akademi tarafından Oscar heykelciğiyle
ödüllendirilir. Daha sonra Pixar, Apple şirketinden aldığı sermayeyle kendi
çalışmalarını sürdürmeye devam eder.
Apple tam olarak neye yatırım yaptığını
bilmeden milyonlarca doları bu genç dahilere yatırmıştır. İlk kısa film,
şimdilerde Pixar logosu esnasında gördüğümüz Luxo JR.’dır ve o dönemde izleyenleri kendine hayran bırakmıştır. Bu
filmler ve teknoloji çok pahalı olduğundan ne yazık ki fazla kar
getirmemektedir. Ancak Apple'ın sahibi üstün zekalı iş adamı beyimiz her yıl
yaklaşık 1 milyon dolar zarar etmesine rağmen Pixar'a yatırım yapmaya devam
eder. Daha sonra Disney, daha önce kovduğu Lasseter ile yeniden çalışmak
istemektedir. Çünkü değişen yöneticilerle birlikte Disney de yeniden ayaklanmak
ve başarı sağlamak amacındadır. Lasseter iflas etmek üzere olan Pixar'ı, ya da
ne olursa olsun hala hayallerinin bir köşesini süsleyen Disney'i seçecektir. Kararını
çok sevdiği Pixar'dan yana kullanır... Tüm riskleri göze alarak. Disney bunu
kabullenir ve Pixar işbirliğiyle Tin Toy'daki
karakterin baz alınacağı kısa bir Noel özel çizgi filmi hazırlanır. Pixar bu
arada reklam animasyonları yapmaya devam etmektedir. Ve en sonunda Lasseter'in
hayalleri gerçek olur ve Disney dünyanın ilk üç boyutlu uzun metrajlı animasyon
filmine yeşil ışık yakar.
1995'te vizyona girip sinemanın
çehresini değiştirecek film ilk taslaklarda o kadar kötüdür ki neredeyse proje
rafa kaldırmanın eşiğine gelir. Ancak Woody ve Buzz dahil bütün karakterler
yeniden modellenir. Zaten projeyle ilgilenen Tom Hanks'in yanına Tim Allen
eklenir. Üstelik bu iki muhteşem oyuncudan tam performans almak için animasyon
camiasında eşi pek görülmeyen bir şey yapılır ve ikisinin performansı birlikte
kaydedilir. Malumunuz olmak üzere Toy Story
büyük iş yapar. Disney'e 350 milyon dolarlık bir gişe getirir. Ancak Pixar
henüz yeni ve küçük bir şirket olduğundan Disney'le iyi bir anlaşma imzalayamamış,
gişe ve yan ürün gelirlerinden çok az pay alabilmiştir. Stüdyonun yoluna devam
etmesinin tek yolu hisselerin halka arz edilmesidir. Toy Story vizyona girdikten bir hafta sonra hisseler satışa çıkar
ve esas cesur yatırımcı olan Apple dahil herkesin yüzünü güldürür.
Sıra bu
kadar büyük bir başarıdan sonra ikinci filmin nasıl olacağı muammasına
gelmiştir. Pixar çalışanları amatör ruhu kaybetmeden, sanki ilk defa film
yapıyormuşçasına ve sanki o büyük başarı onların değilmiş gibi A Bug's Life üzerine çalışmaya
koyulurlar. A Bug's Life dünyanın ilk
geniş ekran üç boyutlu animasyon filmi olur. Bu film de gişede büyük başarı
sağladıktan sonra sıra Toy Story 2'ye
gelir. Vizyon tarihi her büyük gişe filmi gibi önceden belirlenen Toy Story 2, Pixar ve özellikle Lasseter
tarafından hiç beğenilmez ve filmin büyük çoğunluğu vizyon tarihinden 9 ay önce
çöpe atılır. Disney, filmi eski haliyle de vizyona sokabileceğini söylese de her
zaman mükemmeli arayan Pixar'a anlayış gösterir ve imkansız başarılarak vizyon
tarihi değişmeden Toy Story 2
başyapıtı tamamlanır. Bu film, o güne kadar en çok gişe yapan animasyon film unvanını
alır ve nadir aslından daha iyi olan devam filmleri kervanına katılır.
Birbirinden
başarılı üç filmden sonra hangi Hollywood stüdyosu olsa bildik sularda yüzmeye
devam ederdi şüphesiz. Fakat Pixar yenilikçiliği elden bırakmayarak gencecik
bir dahiye ilk tek başına yönetmenlik işini vererek Monsters Inc. filmini ortaya çıkarır. O zamana kadar animasyonda
pek yer almayan kürk, ilk defa Sully'de bu kadar detaylı bir şekilde anime
edilecektir. Monsters Inc., Toy Story 2'nin
de gişesini geçerek "en çok gişe yapan animasyon" olur. Daha sonra
sırasıyla Finding Nemo, Brad Bird'ün
de ekibe katıldığı The Incredibles
gelir ve hepsi bir öncekinden daha fazla gişe yaparak rekorlar kırar, Oscar
heykelcikleri toplar.
Üç boyutlu filmlerin başarısı
elle çizilen iki boyutlu filmleri gölgelemiş ve bu sanatın komaya girmesine
sebep olmuştur. Çünkü seyirci artık iki boyutlu animasyona ilgi duymamaktadır. Mali
sıkıntıda olan Disney'in Pixar'la olan sözleşmesinin sonu gelmiştir. Disney
daha güçlü bir şirket olduğundan sözleşme maddeleri daha çok onun lehinedir ve Pixar
olsun olmasın eski filmlerin devamını direkt DVD olarak çıkacak filmlerle
getirebilme yetkisine sahiptir. Pixar çalışanları kendi yarattıkları
karakterleri kötü ellere terk etmek üzere olduklarını hissederler. Şirket zor
bir döneme girer. Pixar bağımsız bir şirket olmak istemekte; ama Woody, Buzz
gibi karakterlerini Disney'in ellerine bırakmak zorunda olmaktan büyük üzüntü
duymaktadırlar. Disney'in başkanı değişince Pixar ile yıkılan köprüler yeniden
inşa edilmeye başlar. Çünkü söz konusu başkan Hong Kong Disneyland açılışındaki
yürüyüşte yer alan tüm Disney karakterlerinin Pixar öncesi yaratılanlar
olduğunu görür. Yani 90’larda Disney'in tek dişe dokunur karakterleri Pixar
tarafından yaratılmıştır. Bunun üzerine Disney ve Pixar yeniden işbirliği yapar
ve Pixar yöneticilerine Disney/Pixar stüdyolarında büyük ve önemli görevler
verilir.
Cars, Pixar'ın 7. üst üste hit olan filmidir. Sonrasında gelen Ratatouille en iyi animasyon Oscar
ödülünü almakla kalmamış, en iyi senaryo dalında aday olan ilk animasyon film
olmuştur. Bu bağnaz ve kuralcı akademi üyelerini göz önünde bulundurunca
inanılmaz büyük bir başarıdır. Wall-E ve Up! Filmleri ile Pixar’ın daima en
iyiyi karşımıza getirme başarısı hız kesmeksizin devam eder.
Devam filmleri genelde asıl
filmden kötü olur, bu artık genel geçer bir kural olarak kabul edilebilir.
Fakat hiç çalışmadığımız yerden vuran Toy
Story 3 ile seyirci bu müthiş fikrin ne kadar güzel filmlere malzeme
çıkaracağını fark eder. Ancak genel geçer kural dedik ya, etkisi Pixar’a kadar
da uzanır ve stüdyonun en kötü filmi Cars
2 yıllardır gelen kusursuz (gerçi ben ilk Cars filmini de sevmem) imajını fazlasıyla zedeler. Hala herkesin
dilinde olan ve fırsat bulundukça yerilen filmin ardından nispeten zayıf Brave ve Monsters University gelince ben dahil birçoklarının gözünde Pixar’ın
geleceği korkulacak bir hal alır. Bu evladı sınıfta kalacak anne endişesidir
daha çok, Pixar kötü işler yapmamalıdır.
Ve Pixar dersine iyi çalışır, ve
bırakın eski günlerini aratmayı, onların üstüne bile çıkan bir başyapıtla
karşımıza çıkar.
Şimdi Inside Out’a gelelim…