Karagül sezon değerlendirmesi!

Karagül sezon değerlendirmesi!
Karagül'ün ilk bölümünün fragmanını izlediğim günü hatırlıyorum. Bir sandalın tepesinde kıyıya doğru ''Haydee haydeee!'' diye bağırarak yardım isteyen bir Kendal.. Tuhaf gelmişti ve ''İşte yine bir yöre/töre dizisi amaaan'' diyerek burun kıvırmıştım. Fakat sonrasında Karagül öyle yüksekten girdi ki konuya, kıvırdığım burnumu senaryonun kokusuna çevirdim hızlıca. Gerilim, sırlar, entrika ve kaos.. Bir diziden daha ne istenir ki? Peki onu diğer entrikalardan ayıran neydi? Harika bir yönetmen, sağlam kalemlere sahip senaristler ve bize ekranın gerisindeki yaşamı unutturan oyunculuklar!


Babalar hiç ölür mü?

İlk sezon diğer yapımların ortasına dalış yapmıştı ve yaz geldiği için sezon finali de erken olmuştu. İkinci sezon ise malum Murat yaşıyor mu yoksa çoktan Fırat'ın sularında mı kayboldu sorusuna kapıldık. Murat yaşıyordu! Sevindik. Murat yakın zamanda ölecekti, hem de kesin olarak! Üzüldük. Ortadaki iki ciddi sırın üstüne yüklenmişti Karagül. Bu iki sır (Murat'ın ölümü ve Baran gerçeği) uzunca bir süre ekranlara bağladı bizi. Sezonu cenazeyle açtık ve soru işaretlerini yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibi tıpış tıpış takip ettik. Murat'ın ölümünde çocuklarının vedası hâlâ kulaklarımda. Haklılar, babalar hiç ölür mü..


Seve seve ölürüm senin için..

Ada ve Maya'nın arasındaki ipler gerildi ve bomba Serdar'ın başına patladı. Gözyaşları döküldü, sitemler edildi ve sonunda aşk kazandı. E tabii Maya da Emre'yi kazandı.. 


Kardeş baba gibidir..

Ada'nın kaçırıldığı zamanlar ise çok kıymetli bir süreçten geçtik aslında. Zira Baran kardeşini sırtında taşıyacak kadar açtı kardeşlik kapılarını. Annelerin sopalarla adamların pekmezini akıtmaları ise unutulmazlar arasında. (Karagül kadınları rocks!) Sonrasında ise Baran abiliğini gösterdi ve kardeşinin sırrını gece gibi örtmeyi bildi..


Hep mi iyiyiz, hep mi tertemiz?

Emine ve Asım konusu sinirlerimi bozuyor. Emine tüm sezon ''Ana ilacını getireyim'' dedi ve Kendal'a kahve pişirdi durdu. Biliyorum ki onun rolü vicdan zeminine kurulu, biliyorum ki o bir fedakar ana sembolü. Ama belki de rahatsız olduğum şey budur. Belki de anneliğin durmadan duraklamadan kendi hayatından harcamak olması içime dokunuyordur. Yine de Kendal'a tokatlar patlattığı sahne Karagül'ün mihenk taşlarından biridir gözümde. Acı çekme, acı çektir Emine!


Siz beni yakın yine, küllerimden doğarım!

Özlem ise acıyı bal eyleyen tüm kadınlara inat ölüme kafa tutuyor. Her seferinde belayı sıyırıp geçiyor ve giderek daha da güzel bir kadına dönüşüyor. Bir de çenesini azıcık tutabilse.. Bu gidişle Kendal onun kafasına daha çok silah dayar fakat Özlem'in de bu saatten sonra eli armut toplamaz. O çarıklı masum kız çoktan öldü. Tam da istediğin gibi işte Özlem, yıkıldı Şamverdi konağı! Hadi hayırlısı..


Konaktaki mutlu tek kişi olmanın huzuru..

Kendal dünyalar güzeli oğluna nihayet kavuştu ama ne fayda! Psikopatlıktaki istikrarına toz değmedi. Yine yalanlarda boğuldu, acı çektirmeyi nefes almak kadar doğal saydı ve daima ''Hep Gendal suçlu değil mi ana?'' diyerek manipülasyonlara oynadı. İlginçtir ki sonunda yine o kazandı. Ve ben bu adamın kazanmasını çok seviyorum. Kendal gibi sağlam bir kötü karaktere sahip olmak Karagül'ün en büyük şanslarından biri! Çünkü kötülüğe ne kadar inanırsak, iyilik de o kadar kıymetli geliyor.
 
Peki sezonun en'leri nelerdi? En sık neler yaşandı, en bahtsız bedevi hangi karakterdi? Gelin bir hatırlayalım..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER