Agâh'ın yıllardır,
bizim de haftalardır beklediğimiz şey oldu: Nedim ayağa kalktı. Gözü açık,
zihni açık, dili açık. Yepyeni bir hayata başladı Nedim, hatırlayamadıklarını
ve hiç unutmadıklarını omzuna alarak. Hemen her aşamasını gördük ama bütün
bunlar yine de çok hızlı geldi bana. Nedim'i ayakta görmeyi çok istiyordum ve
gördüklerimle mutluyum, sadece dizide gerçekçilik dozunun azaldığı yerlerden
biri olduğunu düşünüyorum bu konunun. Neyse ki kendi kendine kaldığında
zorlandığını, bacaklarının titrediğini falan görüyoruz da o masalsılığı
atıyoruz üzerimizden. Çünkü herkesten çok Nedim'in gerçek olduğuna inanmamız
gerekiyor bu hikâyede.
Bana daha tuhaf
geleni ise okuma yazmayı yeni öğrendiği yaşlarda kaza geçiren Nedim'in,
iyileşmeye başladığı anda kalın kitaplar okumaya geçmesi oldu. Yetmezmiş gibi
kitap gibi cümlelerle konuşmaya da başladı. Berker Güven'in haftalar boyunca
gösterdiği bedensel performans, Nedim iyileştiğinde onun için seçtiği ses tonu ile
doruğa ulaştı. Yıllarca konuşmamış, derdini ancak inlemelerle anlatabilmiş,
ergenliğini de bu şekilde geçirmiş birinden ancak böyle acemi, tiz, ürkek ve
alçak perdeden bir ses çıkabilirdi. Ayakta dimdik duruşunu ne kadar
yadırgıyorsam konuşma biçimini de o kadar sahici buluyorum Nedim'in.
Şimdi geldiğimiz
noktada Nedim'in intikam istediğini biliyoruz. Fakat benim emin olamadığım bir
şey var: Nedim Şeniz'den ve Cenk'ten yılların, Ceren'den de son ayların
intikamını mı almak istiyor, ki bunu istediği için onu suçlayamayız, yoksa tek
derdi Cemre'ye bedel ödetmek mi? Bana ikincisi gibi geliyor. Evet diğerlerine
gül bahçesi sunmayacak ama hedefinde hep Cemre olacak gibi Nedim'in. Yine de o
tekerlekli sandalyeyi yanı başında tutması bence içten içe, Cemre'den ötesi
için de uğraşacağının habercisi. Diğer acılara alışıktı ama Cemre'nin
"ihaneti" çok yeni, çok taze bir acı. Bu acıya tutunarak ayaklanan
Nedim, kalbine yenilip tökezleyecek olduğunda bu kez tekerlekli sandalyede
geçirdiği günlere tutunup devam edecek intikam yoluna. Cenk acısına sığınıp
sürünürken Nedim acısına tutunup daha da yükselecek.
O zamanlarda bilinci
ne derede yerindeydi bilmiyoruz, ama kazanın neden ve nasıl olduğunu
hatırlıyor Nedim. Yıllar boyu Şeniz'in ve Agâh'ın kendisine nasıl davrandığını
da. Anlat desek çoğunu anlatamaz belki, ama siyahla beyazı ayırt edecek kadar
bilinçliymiş en azından. Ama siyah ve beyazı ayırt etmek ne kadar zor olabilir
ki zaten? Mesele grileri çözmekte, onlara anlam vermekte. Ceren'in kötü
niyetli, kötü kalpli olduğunu anlamak kolay. Ama ya Cemre? Ya Damla?

Cenk'e de söylediği
gibi, olaylar unutuluyor ama duygular kalıyor. Çevrenizdekilerin nasıl insanlar
oldukları değil, size neler hissettirdikleri kalıyor geriye. İlk bölümlerde
Nedim'in Cenk'i sevdiğini görürdük, Cenk ise babasının zoruyla yanaşırdı Nedim'e.
Nedim bunu bilirmiş mesela. Nurten işi gereği ilgileniyordu Nedim'le, ama Nedim
onun da kalbini görmüş. Ne güzel gülümsüyor Nurten'i görünce, insanın içi nasıl
ısınıveriyor… Nedim grileri de ayırt edebilecek bir kalbe sahip, ama aklı ona
neler yaptıracak, benim için esas merak unsuru o.
Bir de, duygularını
sorgulayacak mı, onu merak ediyorum. Yani Cemre'ye âşık olduğu varsayımı
üzerinden mi yürüyecek yoksa bir yerlerde durup kendine bakacak mı? Bunu
soruyorum, çünkü öyle ya da böyle etrafındaki herkesi tanıyor, hatta yarı
bilinçli halde de olsa sürekli izleyen konumunda olduğu için diğer herkesten de
iyi tanıyor, ama kendini tanımıyor Nedim. Ve o küçük dünyasında aşka da yer
olmamıştı hiç. Cemre'yi etrafındaki diğerlerinden ayırmak, farkı görmek kolaydı
ama buna aşk demek için bence daha fazlası lazımdı. Yani zihni açıldıkça
gerçekten sevebilir ya da sevmediğini idrak edebilir Nedim, iki türlüsü de
kabulüm, ama o sorgulamayı görmek istiyorum.
"Kime bakmıştınız?"
"Karıma!"
Görmek
istediğim bir başka şey de Ceren'in Nedim'e âşık olma ihtimali, ihtimallerin en güzeli...
Çünkü izlemesi en keyifli olanı, bizler için. Ceren kapıyı açtığında önce tanımadı, sonra tanımak istemedi, sonra da
tanımayı açıkça reddetti Nedim'i. Keyiften kıvranarak, geriye sarıp sarıp tekrar
izledim o sahneyi. Düşünsenize, gösterişe ve zenginliğe meraklı Ceren, kendini
sil baştan yazmış bu yakışıklı genç adama tutuluvermiş. Nedim'in de ona
inanacak yerleri ağrıyor. Çok eğlenmez miyiz?