Zalim İstanbul: Zalimler, mazlumlar, imkânsız aşklar ve intikam

Sonunu düşünmeden Ceren'le eğlenen Cenk Cemre'ye körkütük âşık oldu ve bu sonunu düşünmeme meselesi, hayatının meselesi oldu. Şimdi öylesine umutsuz ki önceden doğallıkla yaptığı hareketleri bile yapamıyor. Aileleri evliliklerinin gerçek olduğuna ikna etmek için Cemre'ye daha yakın durmaya çalışmıyor, fırsattan istifade edip dokunmaya, öpmeye kalkışmıyor, elini tuttuğunda bile yaklaşamıyor. Hani insan âşık olduğu kişiyi düşünür de kendi kendine gülümseyiverir farkında olmadan, Cenk bunu bile yapamıyor. Bunun yerine eline geçen her fırsatı Cemre'ye saldırmak için kullanıyor. Aşkta denk olamayacağı biriyle acıda denkleşmeye çalışır gibi…
 
Cemre de Cenk'in değil âşık olmak, kendisine gerçekten ilgi göstereceğine ihtimal bile vermediği için onun bu halini anlamaktan fersah fersah uzakta... Aslında Cemre Cenk'i anlamaya çalıştı, hem de defalarca. Gardını indirdiği, kendisi olduğu zamanlarda hâlâ da çalışıyor. Bıçak meselesinden sonra Cenk'le merdivenlerdeki konuşması gibi. Ama Cenk de defalarca pişman etti Cemre'yi. Her tökezlediğinde, hatta tökezleme ihtimalinde bile gidip yeniden annesine tutundu. Karanlıktan çıkma ihtimalini hep itti elinin tersiyle. Şimdi o karanlıkta yapayalnız, nefessiz kaldı ve Cemre'ye saldırdıkça biraz olsun soluklanabiliyor.

 
"Bu bir kahramanlık hikâyesi mi yoksa kendinden bile haberi olmayan bir aşk hikâyesi mi?"
 
Cenk'in Cemre'ye saldırmaları aslında kendisi için düşündüklerini, kendi hislerini Cemre'ye yansıtmak sadece. Kendi içindekileri itiraf edemedikçe "Nedim'e âşık mısın?" sorusunu getiriyor gündeme. Cemre bu soruya ve bu ihtimallere hazır değil. Bunlar cevabını kolayca vereceği sorular da değil. Daha önce de söylemiştim, Cemre kendi içine bakmamış hiç. Sevmeyi biliyor ama farklı sevme biçimlerini ayırt edemiyor henüz. O yüzden Nedim'e duyduğu sevginin annesine duyduğundan bir farkı var mı, bilmiyor. Ama Cenk'in ısrarla bu soruyu sorması onu ürkütüyor.
 
Çünkü Cemre de, Cenk'in içine düşürdüğü çıkmazdan habersiz, aynı çıkmaza düşmüş olabileceğine inanıyor. Bebeğin Nedim'den olduğuna inandığı için onu sevmesinin imkânsız olduğunu düşünüyor ve bu ihtimali bile reddediyor. İşte bu da Cenk'in acısının doruklara ulaştığı yer. Çünkü Cenk'in imkânsızlığı gerçek, Cemre'ninki ise sahte. Bunu bir tek Cenk biliyor ve onun da bundan kurtulmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Çektiği acıya razı olmuş durumda şimdilerde. Bundan keyif almaya da başladı biraz ama Nedim'in dönüşü onu bir kez daha altüst edecek…
 
İmkânsız deyip duruyorum ama, Cenk ve Cemre birlikte olmasınlar, olurlarsa inandırıcı olmaz falan demek istemiyorum. Sadece gerçekten bir çıkmazda oldukları için eğer sonları birlikte yazılacaksa, bunun epeyce uzun ve herkes için çok acılı bir süreç olacağını söylüyorum. Sonuçta hepsi yetişkin insanlar, bütün bağlara, toplumsal kabullere, ailelerine, kardeşlerine, her şeye rağmen yine de birlikte olmayı seçebilirler, bunu yaparken kimseye zalimlik etmezlerse hiç kimse de onları yargılayamaz. Anca gelir buralarda konuşuruz işte. Ama birlikte olacaklarsa bizler de bunun her aşamasına tanıklık etmeli, onlarla birlikte ağlayıp sonunda birlikte sevinmeliyiz.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER