Gilead'da yeni bir mücadele

Gilead'da yeni bir mücadele
İlk iki sezonu ile ‘Bir diziyi ne kadar sevebiliriz?’ sorusunun cevabını çok yukarılara taşıyan The Handmaid’s Tale, üçüncü sezonu ile de kalbimizdeki yerini sağlamlaştırmaya devam ediyor. İtiraf etmeliyim ki ikinci sezon finalinden sonra önümüzdeki sezonda ne olacağı, dizinin bozup bozmayacağı ile ilgili endişelerim vardı zira öyle alışmışız, üçüncü sezonlarda diziler bozar. Ne mutlu bize ki bunun yanından bile geçmedi ve adeta yeniden başladı dizi, hem tanıdık ama hem de bir o kadar bambaşka bir mücadelenin içine düştük.

Geçtiğimiz sezon işaretlerini gördüğümüz Serena uyanmasını izliyoruz bu sezon bolca. Ya da öyle sanıyoruz, tam da emin değilim. June zaten her zaman bildiğimiz mücadeleci June ama Serena’nın bir nevi kendi elleriyle kararttığı hayatını geri almak istemesi bana çok heyecan veriyor. Bir kadının ne kadar sıkarsan sık kendine yeşerecek bir yer, büyütecek bir hayat bulması ve bunu çok zarif bir cesaretle yapması içimi aydınlatıyor. Bir yandan da bütün gördüklerimiz yalan olabilir ve Serena aslında hala o karanlığın ta kendisidir belki. Bunu hala anlayamamış olmamız beni germekle birlikte dizinin kalitesi adına da çok sevindiriyor.

Bu sezonun hikayesinde çok sevdiğim bir diğer kısım ise Alexis Bledel’in canlandırdığı Emily karakterinin gerçek hayata adaptasyon süreci. Karısı ve çocuğu Gilead’ı Kanada vatandaşı olduğu için savaşın hemen başında terkedebilmişti ancak o gidemedi ve çok travmatik bir süreç atlattı, June’ın bebeği ile birlikte sonunda Kanada’ya gidebildi. Ailesini tekrar araması için zaman geçmesi gerekmesi, evine gittiğinde onlara sarılmak için tereddüt etmesi o kadar güzel işlenmişti ki. Dizilerde yarım saat önce dünyanın en büyük travmasını geçiren bir karakterin yarım saat sonra tüm gücüyle hayata dönmesini izliyoruz ya hep yalandan, işte ‘Bak o öyle anlatılmaz, böyle anlatılır’ konulu bir The Handmaid’s Tale izleme seansı yapmak istiyorum bazen. Bir de çok içime işleyen bir sahne vardı; Emily’nin Kanada’da doktora gittiği sahne. Doktor ‘Kolestrolün yükselmiş’ dediğinde Emily ona öyle bir baktı ki, hayatta kalma mücadelesinin yanında dünyadaki diğer bütün dertlerin sıfırlandığı o anı gözlerinde gördüm bir an. Şahane diyalog, şahane oyunculuk.

Hem izlerken tırnaklarımın tamamını yiyip bitirdiğim, hem de izlemeden durmayı asla istemediğim bir dizi The Handmaid’s Tale. İzleyelim, arada gelelim burada buluşalım isterim. İyi seyirler. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER