Bir Deli Rüzgar: Hayallerinin peşinden koşan kadınlar

Ben sadece hayallerimin peşinden gitmek istemiştim.
Klişeye kaçılmayıp, güzelleştirilen bir diğer konu da Melike ve babası arasındaki ilişki. Her ne kadar mahallelinin Melike’nin ailesine tavrı ve bu süreçte babasının işlediği suç ile olay bir parça melodrama göz kırpmış olsa da, bu olaylar Yeşilçam filmlerinin çekildiği bir zaman diliminde yaşandığı için burun da kıvıramıyorum, doğal gibi geliyor. İnsan öyle bir ortam ve öyle bir dönemde babanın tavrına, hak vermese de, kızamıyor. İlk bölümde Melike’ye görücü geldiğindeki baskıcı tavrını görünce kötü, sevgisiz bir baba sanmıştım onu. Ama ilerleyen zamanlarda kızını çok sevdiğini, ona kırgınlığının da bu büyük sevgiden kaynaklandığını anladım. “Yaşar Usta” tadında, kızını sevse de kendi öğretilerinin dışına çıktığı için onu affedemeyen, yaşananları kaldıramayan orta sınıf babası hali son derece gerçekçi.

Buna karşılık beni en çok etkileyen, Melike’nin mahallesine döndüğü zaman insanlara boyun eğmeyişi oldu. Herkes onu çok kötü bir şey yapmış gibi ayıplayıp yaftalarken boynunu büküp gözyaşlarıyla mahalleyi terk etmedi. “O zaman siz de bunu dinlemeyin.” diyerek kahvedeki radyoyu alıp yere çarptığı sahnede içimin yağları eridi resmen. Başkalarını radyolarda hayran hayran dinlerken, sinemada, televizyonda imrenerek izlerken iyi, ama mahalleden biri bunu yapınca hemen linç edelim. Ne güzel, ne adaletli dünya!


Gökçe’nin aile geçmişi biraz daha travmatik. Ama o da hayallerinin peşinden koşuyor. Başlardaki agresif ve ukala tavrını biraz itici bulmuştum fakat zamanla yaralarını gördükçe, kendine zarar verecek hırsı biraz törpülenip azme dönüşünce ısındım. Daha çok aşk meşk peşinde koşan, kendi kaderinin iplerini eline almayan, ağlak ve güçsüz kadın karakterlerden sonra Gökçe’yi izlemeyi sevdim. Markete kasiyerlik yaptığı kısa dönemde, uyuz olduğum annesi ve gıcık üvey babasıyla kahvaltı ederken, gelecek günlerinin sıradanlığına dair gözyaşları içinde çizdiği dünyayı eninde sonunda kabullenmemesi ve dizginleri yeniden ele alması çok hoşuma gitti. Pınar Deniz’in de sahnelerinde, Gökçe’ye dört elle sarıldığını hissediyorum. Sahneye çıkan bir karakteri canlandırırken kendi güzelim sesini kullanmasını da ayrıca takdir ettim.


Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER