Tom Cruise’un IMF
ajanı Ethan Hunt’ı canlandırdığı Mission
Impossible serisinin altıncı filmi Mission:
Impossible - Fallout (Mission: Impossible - Yansımalar) vizyona girdi. Senaristliğini ve yönetmenliğini yine Christopher McQuarrie’ın üstlendiği
filmde Hunt ve arkadaşlarının batırdıkları bir görevi düzeltmeye çalıştıkları
bu macerada kadroya Henry Cavill de
dahil oluyor.
Film Rogue Nation’ın
bıraktığı yerden, Solomon Lane’nin (Sean Harris) adalete teslim
edilmesinin ardından yeraltı dünyasını hakimiyeti altına alan Havariler’in bir
tehdit haline gelmesiyle başlıyor. Solomon Lane’in izinden giden Havariler
taşınabilir radyoaktif bir bombayla dünyayı kaosa sürüklemeye hazırlanıyorlar.
Ancak ihtiyaçları olan plütonyumu almaları için önlerinde büyük, hem de çok
büyük bir engel var: Ethan Hunt. Fakat dostlarını asla geride bırakmayan Hunt
plütonyum ile dostları arasında bir tercih yapması gerektiğinde plütonyumu
Havariler’in eline teslim etme hatasına düşüyor. Sonrasında ise hatasını telafi
etmek üzere zamana karşı bir mücadeleye başlıyor. İhanetin, yalanların ve
birbirinden karmaşık tuzakların kurulduğu aksiyon dolu maceranın sonunda Ethan
Hunt, dünyayı kurtarmak üzere son bir şans elde etmeyi başarıyor.
Tom Cruise’un
seveni çok, tabi sevmeyeni de. Ama aksiyon sineması diyince hemen herkesin
aklına gelen ilk birkaç isimden biri olduğu da su götürmez bir gerçek. Cruise’u
bu denli popüler, bu denli aranır bir isim yapan ise sadece karizması ya da
oyunculuğu değil, belki de en büyük sebebi dublör kullanmıyor olması.
Dolayısıyla da yönetmene sınırsız özgürlük tanıyan bir isim Tom Cruise, ne
küçük hilelerle (kamera açısı, kask vb) kimliğini gizlemeye gerek var ne de sahneleri
kesmeye. Dolayısıyla Cruise filmlerindeki aksiyon diğer filmlere oranla çok
daha akıcı, çünkü hepsi doğal. Oyuncunun 55 yaşına geldiğini de hatırlamak
gerekli bu noktada, ilerlemiş yaşına karşın ne görüntüsünden ne de formundan
ödün veriyor, tehlikeli aksiyon sahneleriyle nefes kesiyor. Sakatlandığı
binadan atlama sahnesinin yanı sıra (dileyenler internetten görüntüsünü
bulabilir) dağ tırmanışı, motorla kovalamaca ve özellikle de helikopter takibi
sahnesi izleyeceği büyülüyor.
Filmde neler olup bittiğine dair konuşmaya pek gerek yok,
sonuç olarak izleyicinin asıl beklentisi mantıklı bir senaryo ve bolca kaliteli
aksiyon. İşin aksiyon yönünde Mission:
Impossible - Fallout’un hiçbir eksiği yok, hatta fazlası olduğunu bile
söyleyebilirim, bu yılın şu ana kadarki en iyi aksiyon filmi. Senaryoda ise Christopher McQuarrie Rogue
Nation’ın üzerine daha tutarlı, abartıdan daha uzak bir hikaye kurguluyor.
Filmdeki sahneler ise birbiriyle bağlantılı, aksiyonla birlikte
değerlendirildiğinde 150 dakikayı bir saniye olsun hissettirmiyor, su gibi akıp
gidiyor. Normalde bende ve birçok tanıdığımda baş ağrısına yol açan IMAX 3D
teknolojisi bu filmde öyle güzel kullanılmış ki ne göz yoruyor ne baş
ağrıtıyor, yalnızca amacına hizmet edip filme derinlik katıyor.
Ethan Hunt’ın izleyiciyle altıncı buluşması olan Fallout, Mission: Impossible serisinin en filmi olmaya aday. Rogue Nation’daki performansıyla büyük
beğeni toplayan Rebecca Ferguson’ın
Ilsa rolünde geri döndüğü filmde yer alan diğer isimler ise yine Simon Pegg, Ving Rhames, Alec Baldwin ve Angela Bassett. Sean Harris’i
bambaşka bir Solomon Lane olarak gördüğümüz Fallout’ta
nasıl bir rol üstleneceğini merakla beklediğimiz Henry Cavill ise rolünün hakkını veriyor. Filmin kadın oyuncuların
bedenini değil oyunculuğunu öne çıkarması ise kayda değer bir detay. IMAX
hayranı biri değilim, ancak Mission:
Impossible – Fallout kesinlikle IMAX deneyimlenmeli.