Asmalı Konak
Meral Okay, Mahinur
Ergun
ANS Yapım | ATV
Zamanında bir de konak
hikayesi izlemiştik. Asmalı Konak. Gönül
telimizi epey titretmişti. Evin nabzının atıp atmadığını en iyi anladığımız mutfaklardan
biri Asmalı Konak’taydı. Eve
dönüşler, ölümler, düğünler, kutlamalar, kavgalar, mutlaka mutfağa yansırdı. Hareketli,
bereketli, pişirirmiş gibi yapılmayan,
tencerelerin fokurdadığı, hamurların gerçekten açıldığı şahane bir mutfaktı.
Hikayede bir hareket varsa bunu ilk hisseden yer mutfaktı ve ilk yankı mutlaka orada hissedilirdi. Bu
mutfakta da ev sahiplerine müthiş bir sadakat söz konusuydu. Fatma (Nihal
Menzil ) ve Bekir (Menderes Samancılar) görev gibi değil, müthiş bir özveriyle
sahip çıkarlardı işlerine. Dizinin kara kutusu Dicle (İpek Tuzcuoğlu ) ise farklı
bir gizem katardı. Sırrını çözene kadar canımız çıktı o da ayrı.
Yaşadıklarından ötürü itilen, ötelenen, mahkum edilen bir kadındı. Acımayı ve
onu anlamayı çok sonra becerebildik. Dicle, Bahar’ın (Nurgül Yeşilçay) en zorlu
sınavıydı.
Bir
İstanbul Masalı’ndan farklı olarak,
Asmalı Konak mutfağındaki insanlar aileye dahil edilen,
ötekileştirilmeyen (başka kelime bulana kadar bununla idare edeceğiz!)
küçümsenmeyen bireylerdi. Sümbül Hanım ( Selda Alkor ) arada ufak tefek azarlasa da bundan kimsenin canı yanmazdı. Fatma ve Bekir konağın bir çok önemli
gelişmesinde Sümbül Hanım ve Seymen Ağa ile oturup sohbet eder, bizzat fikir
beyan ederlerdi. Lakin onların da oğlu evin kızına aşık olduğunda yine bir ince tondan
“haddini bil” senfonisi çalındı tabii. Fakat onlarınki en mutfak
gibi mutfaktı. Orada pişen yemeğin kokusu burnuma kadar gelirdi, telaşı beni
heyecanlandırırdı. Dedikodudan ziyade muhabbet vardı. Aşkın mutfağa sıçraması
ile kahramanların da ne kadar ileriye sıçrayabildiklerini gördük bu zaman
zarfında.