Prison Break’in yeniden
yayınlanmaya başlayacağını duyduğumda bir nevi duygu seline kapıldım desem
yeridir. Bu diziyle ilk tanıştığımda Ankara’da yaşıyordum ve şu an yaşadığım (ve
o güne kadar tek aşinalığımın isim şehir oynarken adını yazmak olduğu) yere
taşınmam da Prison Break’in yayınlanmaya devam ettiği yıllarda oldu. Buraya ilk
geldiğimde yanımda bölümler dolusu Prison Break getirmiştim, sanki onları götürdüğüm
her yer anında evim olacaktı. Dizi bittiğinde buraya çoktan alışmıştım ama bu
Prison Break’in benim için her zaman ayrı bir yeri olduğu gerçeğini
değiştirmedi.
Mezarını taştan oyacaklar!
Son sezonu Michael’in ölümüyle
bırakmıştık ve yeni sezonu da Michael’in aslında ölmemiş olabileceği gerçeği
ile başladık. Ne zamandır görmediğimiz ve fakat tek bir yaşlanma belirtisi bile
göstermeyen T-Bag ile açtığımız bölüm, Prison Break tarihindeki en sevmediğim
karakter olan Lincoln ile devam etti. Şaşırarak söylemeliyim ki sadece T-Bag
değil, hiçbir karakter zerre kadar yaşlanmamış, sanki daha dün izlemişiz gibi
hepsi. T-Bag’in gönderdiği bir fotoğrafta Michael’i fonda cami olan bir yerde
gören Lincoln, onun ölmediğine kanaat getirdi ve olaylar gelişmeye başladı.
Lincoln her zamanki gibi hoyrat ve fevriydi. Michael ne kadar akıllıysa Lincoln
o kadar aptal, Michael ne kadar hesaplıysa Lincoln o kadar şuursuzdu, tam da
bıraktığımız gibi.
Lincoln elinde fotoğrafla Michael’in
büyük aşkı ve çocuğunun annesi Sara Tancredi’nin yanına gidince öğrendik ki
Sara da Michael’i kaybettikten sonra yeniden evlenmiş, yıkılmış ama ölmemiş.
Michael’in oğluyla tanışmamızdan hemen sonra yine eski ekipten C-Note’u
görüyoruz, C-Note İslam’ı seçmiş ve hayatını buna göre yaşamaya başlamış.
Lincoln’ün Michael’ın Yemen’de
olduğunu öğrenmesinden sonra (ne zaman Yemen dense aklıma Friends’te Chandler’ın
Janice’e verdiği adres gelir: 15 Yemen Road, Yemen) C-Note’la birlikte (Arapça
bilmenin ve Yemen’de bağlantılarının olmasının ona verdiği yetkiye dayanarak) birlikte oraya giderler. Michael’ı hapiste
bulmalarının ve Michael’ın onları tanımadığını söylemesinin hemen akabinde ilk
bölüm biter. Ben de olsam Lincoln’ü tanımazdan gelirim açıkçası, belli ki her
zamanki gibi kardeşinin başını derde sokacak.
Prison Break’i çok özlediyseniz
bu bölümü her halükarda seveceksiniz ancak taze bir izleyici olsaydım bir bölüm
daha izler miydim bilmiyorum. Eski bölümlerin nakış gibi izlenmesinden uzak,
fona ezan sesi koyarak otantik olmuş bir bölüm izledik. Ya aradan geçen
yıllarda gerçekten şahane ve yepyeni diziler izlemişlikten, ya beklentilerin
değişmesinden ya da sadece yaşlanmaktan ama eski verdiği heyecanı vermedi bana.
Devamını elbette izleyeceğim, yanlış anlama olmasın. İyi seyirler dilerim.